Nottingham’a ilk gelişim 5 yıl önceydi sanırım, sonra kaç
kere gelip gittik sayamadım fakat Chris’in çocukluğunun geçtiği bu şehir hep
bizim ikinci evimiz oldu. Tabi güler yüzlü kayınvalidemin bu duygunun
oluşmasında katkısı da çok büyük.
Nottingham,
İngiltere’nin kuzeyinde yer alan,
ortahalli şehirlerden birisi. Orjinalinde Nottingham ismi Snottingham’dan
geliyor, aslında Saxon dilinde bu Snot’tun şehridir. Snot bu şehri kuran
liderin adıdır fakat aynı zamanda sümük anlamına geldiği için, yerel halk bunu
söylerken hafifçe nott’ a çevirmiş. Snot
8yy’da, şimdi Lace Market dediğimiz bu tepeye şehri kurmuş. Orijinal şehir burası
aslında. Ne zaman ki Normonlar gelip kontrolü ele alıyor, diğer tepeye de onlar
şehrin ikinci kısmını kuruyor ve Nottingham kalesini de o tepeye dikiyorlar.
Böylece iki tepeli bir şehir karşımıza çıkıyor. İki tepenin arasında kalan vadi
de, alışveriş ve ticaret merkezine dönüşüyor. Yani şehir meydanı diye
bahsedeceğim (old town square) yer.
Şehrin önemli bir özelliği ise; bu iki tepenin altında bir
çok mağara ve tünel bulunması. Çünkü Anglo Saxon’lardan önce bu bölgede Keltler
yaşamış, mağaralar yaparak. ‘Tigguo
cobauc ‘ demişler onlar bu şehre, yani mağaralar bölgesi ‘Place of caves’ . İşte
o zamandan kalma tünel ve mağaralardan bazıları hala ziyarete açıktır, bazıları
ise pub olarak kullanılıyor.
Sadece iki üniversitesi olmasına rağmen Nottingham öğrenci
ve genç nüfus yoğunluğu olan bir şehir. Rahat iş bulunur mu emin değilim ama
kiralar, ulaşım, alışveriş gayet uygun bu civarda.
Tabii ki en çok Robin Hood’la anılır Nottingham şehri ve siz
belki pek duymamış olsanız da ‘ey up me duck’la :)
(Eyup mi duck:
yani ‘merhaba naber canım?’ normal açılımı ‘Hello what’s up my dear’ fakat
buranın aksanıyla bu cümle ‘eyup mi duck’a dönüşür.)
Nottingham’da yapılması ve görülmesi önerilen en iyi 15 şey
Şehir Meydanı (Old Market
Square)
Şehrin merkezinde Belediye binasının önünde, çeşitli eğlencelerin, sergi, konser, christmas marketlerinin düzenlendiği geniş bir meydan burası. Etrafını saran dükkanlar, büfeler, restorantlarla daima kalabalıktır. Yazın fıskiyelerin etrafını dolduran gençler, çocuklar sanki bir deniz kenarındaymışçasına yayılıp güneşin tadını çıkarırlar.
Meydandaki 2014 Christmas marketi |
Meydanın paralelinde ki sokak üzerinde Brian Clough’un bir heykeli bulunmakta. Nottingham’ın gurur duyduğu futbolcu ve menajer. 1970-80’lerde Nottingham Forest futbol takımını yükseltip, başarıdan başarıya koşturmuş. Nottingham halkının büyük sevgisini kazanmış.
Nottingham Kalesi (Castle)
Nottingham kalesi 1067 yılında yapılmış, 1679’de de yeniden modellenmiş. Daha önce de bahsettiğim gb ilk Norman’larca yapılmış. Kale, şehir meydanından onbeş dakika yürüme mesafesinde. Çarşamba-Pazar günleri arasında ziyarete açık, girişi 5.50 paund.
kale girişi |
Ekstra bir ücret ödeyerek tüneli gezmek mümkün.
Kalenin çıkışında şehrin sembolü haline gelmiş Robin Hood heykeli var. Alıştığımız büyük görkemli heykellerin aksine, yine halktan biri gibi, normal ebatlarda bir heykel. Ayrıca bu civarda ki kafe veya publarda oturmak da çok keyifli hele hava da güneşliyse…
Jerusalem Pub &
Brewhouse Yard Müzesi
İşte kalenin altında puba çevrilmiş bir mağara ‘The old trip
to Jerusalem’. En eski pub olarak biliniyor tüm İngiltere’de. Muhteşem bir
deneyim burası, ortaçağdan kalma bu mağara, yine otantik dekorasyonu, loş
ışıkları, ahşap masalarıyla keyifle içilebilecek yerlerden birisi. Jerusalem,
Kudüs demek. Haçlı seferlerinde Kudüs’e savaşmaya gidenlerin 12 yy’da uğrak yerlerinden birisiymiş. İsmi de oradan
geliyor. İçerisinde akıllardan kolay çıkmayacak olan bir ahşap sandalye bulunmakta.
Bu sandalyenin farkı şu; üzerine oturan kadınların hamile kalacağına
inanılıyor. Kırmızı ışıklandırmayla bir kenarda öyle ürkütücü duruyor. Bir de
gemi var, hayaletli gemi gibi, toz pasak içinde kalmış, ona da dokunanların çok
kısa zamanda öleceğine inanılıyor. Böyle bir pub işte burası, doğum ve ölümü
içine alan bir mağara, geçmiş ve bugün arasında bir yerde.
Jerusalem Pub |
Brewhouse Yard Müzesi girişi Jerusalem Pub’ın hemen yanında 300
yıllık beş adet evden oluşuyor. Yine kale altında kalan bir mağaraya sahip.
Yakın
zamana kadar insanlar ev olarak yaşamış bu mağarasında, yanlış hatırlamıyorsam
1920’lere kadar.. Aynı zamanda savaş dönemlerinde sığınak olarak da
kullanılmış.
Müzeyi ve mağarayı 2,5£ karşılığında Mart-Ekim ayları arasında görmek mümkün. Mutlaka gidilmesi gereken yerlerden birisi diye düşünüyorum.
Brewhouse Yard Müzesinden |
Müzeyi ve mağarayı 2,5£ karşılığında Mart-Ekim ayları arasında görmek mümkün. Mutlaka gidilmesi gereken yerlerden birisi diye düşünüyorum.
Şehir merkezinin altındaki gizli dünyaya bir yolculuk yapmak isterseniz, Broadmarsh Alışveriş Merkezi’nin içerisinde ki City of Caves tam aradığınız yer diyebilirim. Muhtemelen daha eski yıllara da uzandığı düşünülen 13yy’dan kalma bu insan yapımı mağaralar, 1700’lü yıllara kadar ev olarak kullanılmış. Yapımında yine şehrin tüm mağaralarının ortak özelliği olan kumtaşı kullanılmış.
Çoğunlukta yoksulların yaşadığı bu mağaralarda, çanak çömlek yapımı, yün üretimi gibi faaliyetler de yapılmış. Mağara içinde ki kuyular sanayinin gelişmesiyle kapatılmış. Giriş ücreti 7.50£
Şehir meydanı; ara sokakları, çevresi, alışveriş merkezleri,
yol üstünde ki büyüklü küçüklü dükkanlarıyla alışveriş sevenleri çok mutlu
edecek bir çevre.
![](https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhXWcPUi-z42c7uNAOEqodRavFq_CranCjUCGm9hyvhF0GajXjL_IQF5wE_qC8dd9iu3C2SXGYF4tyfvaYSPQEW0rwRAjdGZQkSYYQVEV0iNdbWEMx9CF5zB_eGl-bL43NT1wQXj3IjaRr7/s1600/PC230148.JPG)
Bridlesmith Gate bu civarda benim 1.favori sokağım. Sevdiğim markaların çoğu orada ne de olsa. Mutlaka gitmişken, White Stuff mağazasının içerisine bir girin ve özellikle soyunma odaları bölümünün dizaynına bir göz atın derim. Olur ya elbiselere bakarken yorulur yada susarsanız, ortaya konulmuş şirin masalara oturabilir, sizin için yapılmış ev yapımı kurabiye ve limonatanızı ücret vermeden içebilirsiniz. Sıra dışı yaklaşımlarıyla benim favorilerim arasında yer alan bir mağazacılık anlayışlarına sahipler.
Yine bu sokakta White Rabbit Teahouse var, İngiliz
tarzında geleneksel bir ‘afternoon tea’ çay içiyim derseniz tam aradığınız
yer.
Vintage stilinde dekore edilmiş cafe, özenle seçilmiş antik porselenleri, çaydanlıkları, kaşıklarıyla, temiz, leziz sunumları olan, buradaki en iyi cafelerden birisi. Bir şubesi daha var, Meydanın karşısında Hounds Gate sokağında. Ne zaman gitsem bu iki şubede dolu oluyor fakat beklemeye de değiyor doğrusu.
Bridlesmith Gate bu civarda benim 1.favori sokağım. Sevdiğim markaların çoğu orada ne de olsa. Mutlaka gitmişken, White Stuff mağazasının içerisine bir girin ve özellikle soyunma odaları bölümünün dizaynına bir göz atın derim. Olur ya elbiselere bakarken yorulur yada susarsanız, ortaya konulmuş şirin masalara oturabilir, sizin için yapılmış ev yapımı kurabiye ve limonatanızı ücret vermeden içebilirsiniz. Sıra dışı yaklaşımlarıyla benim favorilerim arasında yer alan bir mağazacılık anlayışlarına sahipler.
Hounds Gate sokağı |
Vintage stilinde dekore edilmiş cafe, özenle seçilmiş antik porselenleri, çaydanlıkları, kaşıklarıyla, temiz, leziz sunumları olan, buradaki en iyi cafelerden birisi. Bir şubesi daha var, Meydanın karşısında Hounds Gate sokağında. Ne zaman gitsem bu iki şubede dolu oluyor fakat beklemeye de değiyor doğrusu.
Lace Market
Lace Market bölgesi buranın eski ve ilk yerleşim yerlerinden
birisi. Bu bölgede görebileceğiniz en önemli yerlerden kısaca bahsetmek
istiyorum. İlk olarak St.Mary’s Kilisesi;
bu şehirde ki ortaçağdan kalma en büyük yapı olarak karşımıza çıkar. 1380
civarında yapılmış daha sonra ki yıllarda da yine eklemeler yapılmış. Bir dönem
okul, bir dönem itfaiye arabalarının korunduğu istasyon görevleri de görmüş.
(1716-70) Bozulmadan kalan içerde ki dua kapısı en önemli parçalarından birisi.
Galleries of Justice ; eski bir mahkeme ve cezaevi.
Seksen yıl polis merkezi olarak ta kullanılmış 1900’lerin başında. 14yy’a kadar
uzanan bir geçmişe sahip. İçerisinde idam cezalarının da verildiği korkunç
anıları barındırıyor. Şimdilerde ise buraya hayalet turları düzenleniyor. Ben
gitmek istemedim doğrusu buraya, hayaletten ziyade depresif bir yer olduğu için
ama cesaretimi toparlarsam görmek istiyorum. Bu arada 13.95£ vererek burayla
beraber City of Caves’i de gezebilirsiniz.
Nottingham
Contemporary; Lace Market bölgesinde bulunan bu sanat merkezinin 14 Kasım
2009 yılında David Hockney’in büyük bir sergisiyle ilk açılışı yapılmış.
Dört galerisi, shop ve cafesi, çalışma merkezi, konferans salonu ile çağdaş sanat alanı olarak UK’de ki en büyük galerilerden birisi. Gittiğim her yerde ilk bakındığım her zaman, sanat galeri ve müzeleri olur ve burası da benim gibileri çok memnun edecek yerlerden birisi.
Dört galerisi, shop ve cafesi, çalışma merkezi, konferans salonu ile çağdaş sanat alanı olarak UK’de ki en büyük galerilerden birisi. Gittiğim her yerde ilk bakındığım her zaman, sanat galeri ve müzeleri olur ve burası da benim gibileri çok memnun edecek yerlerden birisi.
Pitcher&Piano Pub;
Beş yıl önceydi sanırım, ilk gördüğümde çok şaşırdığım bir yerdi burası.
Yeraltında ki barlar anlaşılabilirdi, fakat dini bir mekanı puba çevirmek bana
wow dedirtmişti. Chris’e göre tam İngilizlere has bir özellikti bu, ne de olsa
dini bağımlılıkları pek yoktu.
High Pavement Chapel olarak 17yy ile tarihleniyor bu yapı. 1982’de kilise olmaktan çıkıp müzeye dönüştürülmüş, 2000’lerin başında da puba. Gelgelelim ki puba çevirmekle de ne iyi yapmışlar, çok orijinal biryer çıkmış ortaya.
Ortaçağdan kalma bu taşların, kolonların arasında dans etmek ve İngiliz geleneklerinden meyve aromalı, alkollü bir içecek olan Cider içmek gerçekten çok keyifliydi. Bu tadı severseniz bir de Pimm’s öneririm, onu da seversiniz bence. Gitmeden önce yer ayırtmayı unutmayın bu arada.
High Pavement Chapel olarak 17yy ile tarihleniyor bu yapı. 1982’de kilise olmaktan çıkıp müzeye dönüştürülmüş, 2000’lerin başında da puba. Gelgelelim ki puba çevirmekle de ne iyi yapmışlar, çok orijinal biryer çıkmış ortaya.
Ortaçağdan kalma bu taşların, kolonların arasında dans etmek ve İngiliz geleneklerinden meyve aromalı, alkollü bir içecek olan Cider içmek gerçekten çok keyifliydi. Bu tadı severseniz bir de Pimm’s öneririm, onu da seversiniz bence. Gitmeden önce yer ayırtmayı unutmayın bu arada.
Hockley
(The Pit & Pendulum Pub, Broadway Cinema)
The Pit & Pendulum Pub; Hockley civarında yine çok sıradışı dekorasyonu, lezzetli yemekleri ve içecekleri, uygun fiyatıyla tavsiye edeceğim publardan bir diğeri.
The Pit & Pendulum Pub |
Broadway Sinema |
Gayet samimi, rahat bir ortama sahip, müzikleri keyifli, küçük bir ipucu size ola ki tuvalete gitmeniz gerekirse, kitaplığın içine girmeniz gerekiyor :) bu arada o kitaplar gerçek değil!
Hockley bölgesinde bulunan Broadway Sinemayı, orijinal yapan
şey sanatsal filmler gösteriyor olması. Bir nevi Picturehouse gibi hizmet
veriyor. Ayrıca her yıl suç-korku filmleri festivali gibi aktivitelere imza atıyor.
Çayınız kahvenizle ikili koltuklara oturup 8£’a güzel bir film
izleyebilirsiniz.
Nottigham Erkek Lisesi (Highschool)& Nottingham Arboretum Park
![]() |
Nottingham Arboretum Park foto by Nottmlad |
Waverley civarında olan bu bağımsız okulun 1513 yılından kalan gotik mimarisi, güney kapısında bir savaş anıtı şehir merkezinden bir tramvayla gidilebilecek uzaklıkta.
![]() |
Highschool foto by Alan Metheringham |
Nottingham Tiyatro
Salonu (Play House) & Gökyüzü Aynası (Sky mirror)
![]() |
Tiyatro salonu önünde ki gökyüzü aynası foto by David Martin |
Wellington Circus’da yer alan tiyatro, 1963 yılında açılmış.
Tiyatro önünde, sanatçı Anish Kapoor tarafından 2001 yılında yapılmış,
yuvarlak, 10 ton ağırlığında bir çelik ayna enstalasyon çalışması buraya müthiş
ayrıcalıklı bir özellik katmış durumda. Ayrıca şehrin çağdaş sanat alanında
güçlü bir sembolü olarak da görülüyor. Çok ziyaretçisi olan bir yer.
Nottingham Kraliyet Konser Salonu (Royal Concert Hall)
Şehir merkezine onbeş dakika yürüme mesafesi uzaklığında. Modern
mimari tarzında Renton Howard Wood Levin Architects tarafından 1982 yılında yapılmış. Üç katlı
2.500 kişi kapasiteli, yüksek kaliteli yerlerden birisi. Konser Salonunun ilk
performansında, Elton John sahne almış.
Highfields Park içerisinde bulunan, sürekli sanatsal aktiviteleri, şenlikleri, gösterileri ile oldukça ziyaretçisi olan bir üniversite. 1881 yılında Londra Üniversitesinin bir koleji olarak şehir merkezinde kurulmuş daha sonra 1920’lerde Highfields Parkına taşınmış. Albert Einstein, Mahatma Gandhi ve H G Wells ziyaretçi olarak gelip, dersler vermişler burada. 1948’den buyana da bağımsız bir araştırma üniversitesi olarak varlığını sürdürüyor.
Ocak ayında ki sergilerinden |
Lakeside Sanat galerisi de buraya bağlı, hemen üniversitenin karşısında yeralıyor. Galeri küçük olmasına rağmen herzaman çağdaş sanatta ilginç örnekler sunmaya devam ediyor.
Wollaton Salonu ( Wollaton Hall)
1580-88 yılları arasında sanayici Francis Willoughby tarafından
Elizabeth mimarisi tarzında, Wollaton parkı içine yaptırılmış. Endüstri müzesinin
yanı sıra bu büyük köşkün içerisinde Afrika galerisi, mineraller, kuş galerisi,
böcek galerisi gibi ilginç sergiler de bulunmakta.
Etrafı geyiklerle,
sincaplarla dolu bu huzurlu devasa park ve köşk özellikle çocuklu ailelerin vazgeçilmez
uğrak yerlerinden birisi.
![]() |
foto by unknown |
2012 yılında Batman filmi de burada çekilmiş. Köşke
ve parka giriş normalde ücretsizdir ama dilerseniz Wollaton salonu, bahçesi, park
ve müzesinin turlarına küçük bir ücret karşılığında katılabilirsiniz.
Newstead Manastır
Parkı (Newstead Abbey Park)
Şair Lord George Gordon Byron’un da bir dönem yaşamış olduğu
tarihi bu ev, etrafında küçük shopları, cafesi, çeşit çeşit bahçeleri ve parkıyla
Nisan ayından Eylül’e kadar açık olan yerler arasında.
1170 yılında Kral 2. Henri tarafından yaptırılmış,
öldürülmesine sebep olduğu Başpiskopos Thomas Becket için özrünü dile getirmek
maksadıyla.
bahçelerinden birisi |
13 ve 15.yy’larda manastır yeniden dizayn edilmiş. 1540 yılında Katolik kiliseyle evliliği dolayısıyla ters
düşen Kral 8.Henry, kiliseye kızarak onların elinde ki tüm kiliseleri alıp
arkadaşlarına dağıtıyor. Burası da onlardan birisi.
bahçelerinden birisi |
Byron ailesine verilen bu
kilise özel mülk olarak eve dönüştürülmüş. 1861 yılında ekonomik durumları
sebebiyle bu ev satılmış. Şu anda Belediye
Şehir Müzesine ait olsa da içerisinde Byron ailesi hatırasına yer veren bir
müzesi var.
Sherwood Ormanı (Sherwood
Forest) & Edwinstowe
Efsaneye göre Robin Hood’un yaşadığı orman. Bir zamanlar bir
çok haydut bu ormanda saklanmış. Yoldan geçen arabaları trenleri durdurup
zenginleri soymuşlar. Kellesine ödül konan Robin Hood’ta onların lideriymiş. Onu farklı kılan, lider yapan
özellikleri ise; ok kullanmaktaki ustalığı, zekası, abisi savaşa gidince yerine
geçici konulan cimri ve zalim Kral John’a karşı olması, zenginden çalıp
fakirlere dağıtması, yoksul dostu olarak bilinmesi.
En yakın dostu ve yardımcısı Küçük John’muş. Tabii bir de aşkı var Robin Hood’un; Marian ki Kral John’a çalışan hain Şerif’in evlatlığı. Tabi hikaye Marian’ın bu ormana, Robin Hood’a kaçması daha sonra savaştan dönen ağabey Kral Richard’ın ülkeye dönmesi ve Robin Hood’u affetmesi ile mutlu sona bağlanıyor.
En yakındaki Edwinstowe köyünde ki 1175 yılından kalma St. Mary’s Kilisesinde evlendikleri de inanılanlar arasında, hatta bir de heykelleri var bu köyde.
Sherwood Ormanından |
Edwinstowe |
En yakın dostu ve yardımcısı Küçük John’muş. Tabii bir de aşkı var Robin Hood’un; Marian ki Kral John’a çalışan hain Şerif’in evlatlığı. Tabi hikaye Marian’ın bu ormana, Robin Hood’a kaçması daha sonra savaştan dönen ağabey Kral Richard’ın ülkeye dönmesi ve Robin Hood’u affetmesi ile mutlu sona bağlanıyor.
En yakındaki Edwinstowe köyünde ki 1175 yılından kalma St. Mary’s Kilisesinde evlendikleri de inanılanlar arasında, hatta bir de heykelleri var bu köyde.
Major Oak |
Sherwood ormanın içerisinde bin yıllık bir meşe
ağacı var ( Major Oak) 23 ton
ağırlığında 10 m. yüksekliğinde bir ağaç, mutlaka görülmesi gerekenlerden. Hala
ayakta ve burada ki tüm doğal hayat gibi o da korunmakta. Kafesi, restaurantı, küçük müzesi, çocuklar
için çok eğlenceli aktiviteleri ve her yıl Ağustos ayı başlarında yaptıkları
Robin Hood festivalleriyle ailelerin, turistlerin vaz geçilmez yerleri
arasında.
Giriş ücretsiz, park ücreti ise 5£. Şehir merkezinden 33 numaralı Sherwood Arrow yazan otobüslere binerseniz, ormanın önünden geçiyor.
Giriş ücretsiz, park ücreti ise 5£. Şehir merkezinden 33 numaralı Sherwood Arrow yazan otobüslere binerseniz, ormanın önünden geçiyor.
Sherwood ormanına çok yakın Rufford Abbey’de bu civara gelmişken mutlaka görülmesi gereken
yerler arasında.
Muhteşem grotesk ve gargoyleları olan tarihi duvarları, 12 yy manastırı, bahçesi, gölü, galeri, müze ve kafeleriyle harika fotoğraflar çekilebilecek, benim de orada bulunmaktan çok keyif aldığım yerler arasındaydı.
grotesklerinden birisi |
Muhteşem grotesk ve gargoyleları olan tarihi duvarları, 12 yy manastırı, bahçesi, gölü, galeri, müze ve kafeleriyle harika fotoğraflar çekilebilecek, benim de orada bulunmaktan çok keyif aldığım yerler arasındaydı.