Tuesday 3 March 2015

Titanic Şehri Southampton




Southampton’a geldiniz yada diyelim ki şöyle bir yolunuz düştü. Ne yapacaksınız? Şehir merkezine geldiğinizde bir gün içinde bu civarda ki tüm tarihi yerleri, müze ve galerileri görebilirsiniz. Londra’ya birbuçuk saat uzaklıkta, güney sahillerinde,  güneşli bir liman kenti burası. Titanic gemisinin ilk hareket ettiği, mürettebatının çoğunun yaşadığı şehir. Burada elbette bir SeaCity Müzesi var ki   içerisinde Titanic’ten kalan parçaları görmek mümkün. Genelde müze ve galeriler ücretsizdir İngiltere’de,  ama SeaCity için size küçük bir uyarı: 9.5£ giriş ücreti var. Uçaklarla ilgilenenler  de Solent Sky Museum’dan keyif alacaklardır.

Bargate

Eski şehre ait sur duvarlarını ve kale kapısını hala görmek mümkün. Above Bar sokağında ki bu tarihi kapının adı ‘Bargate’ 1180 yılında yapılmış. Bir nevi polis istasyonu gibi çalışmış. Mimari hala aynı ihtişamıyla duruyor. Önünde uzanan cadde High Street. Cafeler, marketler, pazar yeri,  alışveriş merkezleri (WestQuay, The Marlands) çeşitli eğlenceler,  bu yol üzerinden ara sokaklarına tasar. 
Holyrood Church'ün içinden.
Yol üzerinde bulunan eski yıkık bir kilise ‘Holyrood Church’  önünde Kraliçe Elizabeth 2 den ismini alan bir gemiye ait anka heykeliyle ‘QE2 Anchor’ dikkat çeken yerler arasında. Holyrood Kilisesi 1320 yılında yapılmış. 1940 İkinci Dünya savaşında bombalanmasının ardından 1957 yılında ölen denizcileri için bir anıta dönüştürülmüş.   


Tudor House




Bu caddenin bir paralelinde eski şehrin bozulmadan kalan birkaç yapısını, surlarını gezebilirsiniz. Bu yapılardan bazıları müze durumunda, Tudor House and Garden yada Medieval Merchant’s House gb. 12yy’dan kalma bir ev Medieval Merchant’s,  Nisan- Ekim ayları arasında ziyarete açık. 



Medieval Merchant’s House


Tudor House’un karşısında buranın en eski yapısı St. Michael’s Kilisesi var. 1070 yıllarından kalma bir kilise. Bu meydanın adı da bu kiliseden geliyor. Tudor house 800 yıllık tarihiyle mutlaka görülmesi gereken yerler arasında. İçerisinde King John’s Palace adıyla anılan bu evden de eski bir bölüm daha var, görebileceğiniz. Bu evlerin girişleri ücretlidir.  

Blue Anchor Lane geçiti









Tudor house’un yanında  küçük bir ara sokak var kale surlarının dışına sizi çıkaracak olan. O daracık sokağın adı Blue Anchor Lane, ortaçağdan kalma gizli bir geçit burası şehrin içine.  

Bu civarda iyi birasını tavsiye edebileceğim  çok şık ve eski bir pub var. 1220 yılından beri aynı yerinde duran, 1815’te adını değiştirerek, o zamanın ulusal kahramanın adını alan bir pub. Duke of Wellington.

 Yine bu civarda Ünlü İngiliz Kadın yazar Jane Austen’in iki yıl (1807-09) yaşadığı binaya rastlayacaksınız.
 St. Michael Meydanının devamı olan sokak benim burada beğendim sokaklardan birisidir. Sakin temiz, düzenli, harika bir mimari, hele bu yolun sonu limana bağlanıyorsa…  

 Liman demişken Oceon Village yine ilginç dokusuyla burada görülmesi gereken yerler arasında. Bir zamanların sosyetesinin takıldığı bu marina bölgesi, eski cazibesini yitirdiği söylense de bence hala harika. İçerisinde benim favori sinemam Picturehouse’un da olduğu iki  sineması, pub, restorantlar ve hotelleriyle hala zevkli zaman geçirilebilecek yerler arasında.  Peki sosyete şimdi nereye takılıyor bu civarda derseniz, çoğunlukta Oxford Sokağında diyebilirim. Oxford sokağı Oceon Village’e çok yakın, şık restaurant ve pubların dizildiği geniş, ışıklı bir sokak. Biraz daha uygun fiyatlı restorantlar ararsanız Bedford Place caddesini önerebilirim. 

Bu şehre yolunuz düştü diyelim ki, geldiniz. Sanatla ilgileniyorsunuz. Nereler ilginizi çekebilir? Tarihi yerleri, parkları, bahçeleri  oturup keyifle çizim yapabileceğiniz yerler arasında.  Şehir meydanında Solent Üniversitesi’nin içerisinde genelde öğrencilerin olsa da çok ilginç işlerin çıktığı sergilendiği bir sanat galerisi var.
Solent Üniversitesi


Yine bu üniversitenin arkasında Guildhall tiyatro ve konser salonu, devasa şehir kütüphanesi ve yanında şehir sanat galeri ve müzesi bulunmakta. 

Guildhall













Keyifli bir bölge burası. Galeri çıkışında sağda ‘The Art House’ cafe var. Yorgunluk atıp samimi bir ortamda oturmak isterseniz.
Müzikle ilgileniyorsanız The Soco Music Project’e bir göz atın ( www.socomusicproject.org.uk ) bence. Şehir merkezinde rahatça bulunabilecek bir mekan. Burada herkes gidip istediği enstrümanı çalıp şarkı söyleyebiliyor yada film çekilebiliyor. Amatör gruplardan profesyonele geniş bir kitlesi var. 

Yine buradan Unilink otobüslerine binerseniz doğruca Southampton Üniversite kampüsünün içine girersiniz. Dünyada ki en iyi 94. Üniversite sıralamasında, mühendislikte çok ileri bir üniversite. İçerisinde John Hansard Sanat Galerisi’nin sergi tarihlerini kontrol ederek, ücretsiz gezebilirsiniz. Tiyatrosu da oldukça aktif. Fakat tiyatro demişken asıl High Street üzerinde ki Mayflower Theatre’ı mutlaka görmelisiniz. 1928 yılında yapılmış, o zamandan buyana büyük oyun ve konserlere imza atmış,(The Beatles, The Rolling Stones, Led Zeppelin, Queen gb.) 2300’den fazla seyirci koltuğuyla ülkenin en büyük tiyatrolarından birisi. Old Town’da tarihi evleri, sokakları gezmek de eminim çok keyif verecektir. Bu civarda ki Hamtun sokağında beton, cam, seramik kullanılarak hazırlanmış mozaik bir de panel var. Hamtun Street Mural- 1978 yılında Henry ve Joyce Collins tarafından yapılmış. 

Hamtun Street Mural
Öğrenci olarak gelenler yada buraya yeni taşınmış olanlar için diyorum, çünkü biliyorum gurbetlik biraz da böyle bişi, ülkendeyken aklına gelmeyen yiyecekleri bile düşünmeye, istemeye başlıyorsun. Haftalarca çörekotu, ıhlamur yada kimyon aradığım zamanlar oldu. Sebep?! Yok efendim kıymalı börek yapacağım, yok mercimek köftesi.. tuhaf bir psikoloji gerçekten bu.  Herneyse işte böyle krizlerinize denk gelirse burada international marketler var. Birisi;Porswood caddesinde ki bu cadde Üniversite yolu üzerinde olduğundan öğrenci yoğunluğu olan bir cadde. İkincisi; şehir merkezine çok yakın St. Mary sokağında bir diğeri de; Derby road’ta, hani geçenlerde büyük protestoların olduğu sokak.
Yeri gelmişken bu olaydan da kısaca bahsetmek istiyorum. Halk protesto etmekte çok haklıydı tabi. Love Prodectİon,  ırkçı yaklaşımlarıyla son günlerde gündeme gelen bir film şirketi. Birmingham’ın James Turner sokağının adını Benefits sokağı (devletten para yardımı alanları kastediyor) olarak değiştirerek sözüm ona yaptıkları belgesel dizilerinden sonra, o bölge de yaşayan insanları çok üzmüştü. Aynı şeyi burada da yapmak istediler. Derby sokağının adını ‘immigration sokağı’ (göçebeleri kastediyor) olarak değiştirip altı bölümlük bir belgesel planladılar kimsenin rızasını almadan, tabi buranın yerel halkının tepkisiyle karşılaşınca sadece bir bölümlük bir dizi yaptılar ve o da seyrettiğim en kötü belgeseldi diyebilirim. İnsanların huzur ve barış içinde yaşadığı yerlere gidip sözümona onlardan yana tavır sergileyip, insanların samimiyetini kullanarak başka hesaplara girişmek, onları küçük düşürmek, rencide etmek, belgesel film yapmayı bırak hangi anlayışa sığar ki..

1 comment:

  1. merhabalar,
    çok yakında bende southamptona gideceğim,2 aylık bir dil eğitimi için.Gitmeden önce yanıma almam gereken yada orada bulunduğum süre zarfında yapmamı önerdiğiniz aktiviteler var mıdır acaba?

    ReplyDelete