Saturday 19 April 2014

Krakow, Wieliczka Tuz Madeni

Easter yaklaştığı için cumartesi günü Krakow Wieliczka Tuz Madeni yarım gün açıktı. Normalde birkaç gün önceden randevu alınması tavsiye ediliyor fakat biz almadan sadece biraz erkenden gittik. 724-744 no’lu otobüsler stadyum tarafına gidiyor, oradan da yani Cracovia durağından 304 no’lu otobüse binip 9.durak Wieliczka Kościół’da indik. İki vasıta değiştirerek geldiğimiz için 5zl-40 dakikalık bilet kullandık. Turistik bir istikamet olduğu için tavsiyem biletinizi basmayın unutmayın mutlaka bir kontrol oluyor. İndiğimiz yöndeki yeşil tepeliğin aşağısına doğru inip küçük bir geçitten geçip sola doğru (hafif rampa) devam ettik, toplamda on dakikalık bir yürüyüş mesafesi.

64 metrelik merdiven
Girişin karşısında ki bilet gişesinden biletlerimizi kişi zl. Ödeyerek aldık ayrıca fotoğraf makinası başına da ekstra 10 zl. Ödedik. Tur rehberimiz girişte karşıladı bizi, yaklaşık 60 kişilik bir grubun içindeydik. Normalde grup sayısının 20 kişiyi geçmediğini ama Easter cumartesine denk geldiğimiz için böyle olduğu söylendi. Boynumuza astığımız ücretsiz audio guide’lar sadece rehberimizin sesini duyabilmek içindi her ne kadar duyamamış olsak da. Çok geniş olmayan fakat inişi rahat tahta merdivenlerden döne döne 64 metre aşağı indik. Her öbekte kaç metre kaldığı yazıyordu.
koridorlardan
Sonunda indiğimiz zeminden bir kapı açıldı sonra uzun tahtadan koridor, sonra yine kapılar ve koridorlar açılıp açılıp kapandılar. Gittikçe asma köprüler başka merdivenlerle daha da aşağılara indik. Sağda solda balmumu, tuzdan heykeller, canlandırılmış küçük hikayeler, ışık şovları izledik. Sıcaklık ortalama 14-16 derece civarındaydı. Turumuz üç saat sürmüştü.
 Madenin en önemli özelliği dünyadaki en eski tuz madeni oluşu 13yy’da yapılmış, derinliği 327 metre olmasına rağmen biz en fazla 125 metreyi görebildik. Zaten birçok bölümü ziyaretçilere kapalıydı. Yılda bir milyondan fazla turist ziyareti oluyormuş buraya. Muhteşem akustiğiyle konserlere, düğün törenlerine de ev sahipliği yapan bir yer.
çok amaçlı salon

İçerisinde üç küçük kilisesi, popüler bir büyük katedrali, müzesi, mağaraları, tuzdan heykel ve kabartmaları, yeraltı gölleri, gayet uygun fiyatlı kafe ve restoranı, konferans ve balo salonu, pasajları, çocuk oyun alanı, dokunmatik ekranları, 3D- 5D multi medya görsel şovlarıyla tam bir yeraltı şehriydi.
Çıkışta asansör kullandık, tek bir asansör olduğu için engelliler ikinci seviyesine kadar bu madeni gezebiliyorlardı. İçeride tuvaletleri rahatlanabilecekler için küçük bir sanatoryumu da mevcut.




Katedrali
 Madenin en can alıcı yeri olan Katedral’de İsa ve havarilerinin tuzdan yapılma kabartmaları, John Paul II’nin tuzdan heykeli, görkemli avizeleri ve zeminde kullanılan tarihi mozaikleriyle çok etkileyiciydi.
 Unesco Dünya mirası listesinde yer alan bu maden kesinlikle görülmesi gereken yerlerden birisi.



Prenses Kinga hakkında bir de efsanesi var buranın; prenses, prens Bolesław V ile evlenmeden önce babasından çeyiz olarak bir tuz taşı istiyor, babası onu tuz madenine götürüyor, nişan yüzüğünü bu madene atıp ülkesine dönmeden önce madencilerden gidebildikleri derine kadar gidip yüzüğü bulmalarını istiyor.
Sonrasında bir kayanın içinden çıkan yüzükle Kinga bu madenin, madencilerin ve çevresinin koruyucu azizi ve sahibi ilan ediliyor. Madenden çıkışta karşımızda Va Banque adlı bir restoran vardı. Fiyatları normal, yemekleri leziz, atmosferi temiz ve gayet hoş lokal bir restoran, yemeklerimizi yedikten sonra buranın meydanına geçtik, üç boyutlu, yere resmedilmiş sokak resmi çok hoştu.
Sokak Sanatı
 Oradan etraftaki kiliseleri gezdik. Tabi ertesi gün Easter Pazarı olduğundan şimdiden ellerinde sepetleriyle herkes ertesi gün ki kahvaltılıklarını kutsatmak için kiliselere geliyorlardı. Süslenmiş sepet içinde ekmekleri, babka denilen özel paskalya keki ve yumurtalar yer alıyordu.

No comments:

Post a Comment