Sunday 27 April 2014

Bizim Papa John Paul II




Polonya’ya gelmeden önce tüm dünya gibi bizde John Paul II’ yi duymuş, az çok  hakkında bir şeyler biliyorduk. Fakat Krakow’a gelince onu daha yakından tanımamızın gerekliliğini anlamıştık. Her yerde posterleri, kitapları, resimleri ve heykelleriyle karşımızdaydı. Önce filmlerle başladık onu tanımaya, sonra hakkında yazı ve kitaplar okuduk, herkesin en çok saygı duyduğu isimdi. Karol Józef Wojtyła ( Jan Pawel II) orijinal adı. Polonya ’da nazi dönemini yaşamış kireç ocağında çalışmış, babasının 41’deki ölümünden sonra Rahip olmaya karar vermiş. Krakow’da 63’te Başpiskoposluğa, 78’de Vatikan’da Papalığa yükseldi. Sadece Polonya’nın değil tüm dünyanın sevgisini kazanmayı başaran tek Papaydı, 81 senesinde kendisine suikast girişiminde bulunan Mehmet Ali Ağca dışında sanırım. Bu suikastta elinden ve  karnından yaralanmış kolay toparlanamamış olsa da 4 gün sonra M.A.Ağca’yı affettiğini duyurmuş, hatta sonrasında onu  hapiste ziyaret etmişti.

 Zeki, konuşkan, dünyada 129 ülkeyi gezmiş, tüm dinlerle ortaklık kurmaya çalışan, üstelik tarihte Vatikan’dan olmayan tek Papaydı. 
Lehçe anadilinin dışında, on dili akıcı konuşabilme yeteneğine de sahipmiş. 

Archdiocesan Evleri 19 ve 21 numaralarda Kanonicza Sokağında.


Bu sokak Krakow'un en eski sokaklarından birisi ve bu iki bina 14yy'dan kalma. İkisi de Büyükşehir piskoposluğuna ait. 

Karol Wojtyla 'nın 1951-58 yılları arasında Rahipken daha sonra 1958-67 yıllarında Piskoposluk,
Frederick Pautsch'e ait bazı çalışmalar



Başpiskoposluk derken yine burada yaşamış.
Dini kıyafetlerinden
Ona ait bazı eşyalar, giysiler, mektup ve pullar, hediyeler,  Ressam Teresa Stankiewicz'e ve Frederick Pautsch'e ait bazı çalışmalar, 19 yy a ait mobilyalarla toplam 600 eser,16 odalık bu Barok evde sergilenmekte. 
Sivil kıyafetlerinden
2005 yılından sonra da buraya onun adı verilmiş. Muzeum Archidiecezjalne Kardynała Karola Wojtyły.
Müze eve giriş ücreti 5zl.

Gelelim Saint yani Azizliğe yükseltilmesine. 27 Nisan 2014’de Roma’da Aziz Petrus Bazilikası’nda günümüzün Papası I.Franciscus tarafından Aziz ilan edilişine,  onun kendi evi Krakow’dan, böylesi  tarihi bir olaya tanık olmamız Chris ve benim için elbette çok önemliydi. Aylar öncesinden başlamıştı Krakow’da hareketlilik.   

Sergiler, heykeller yapılmıştı, pencerelerde, trenlerde Polonya ve Vatikan’ın bayrakları asılıydı. Büyük günden bir gün önce 26 Nisan cumartesi günü bir zamanlar Başpiskoposluk yaptığı Old Town’daki Pałac Biskupi w Krakowie’ın önünde kalabalık oluşmaya başlamış, Palas’ın camlarında, duvarlarında 3D Multi-medya görselleriyle onun hayali gezinmeye başlamış, yaşanmış gerçek anlar aynı pencerelerde yeniden canlandırılmıştı. Akşam saat 21:10’da başlayıp yarım saat kadar süren bu gösteriyi izledikten sonra eve geçtik. 
Sanktuarium Bożego Miłosierdzia altgeçidi
Nede olsa sabah erken kalkacak Łagiewniki’ye 'Sanctuary of Divine Mercy'e doğru yol alacaktık, geceden sandviçlerimiz hazırdı. Ertesi gün Papa John Paul II’nin Rahibe Maria Faustyna Kowalska’yı Aziz ilan ettiği yer olan manastıra doğru yola çıktık. Stradom durağından 10 no’lu trene bindik 'Sanktuarium Bożego Miłosierdzia' durağında indik.Teatr Bagatela'dan 8 no'lu tren le de gelinebiliyor bu arada.  Fakat tren inanılmaz kalabalıktı. İtalyan rahipler, gazeteciler, yerel halk başka şehirlerden gelenler.. kalabalık beni başka tarafa, Chris’i başka tarafa sürükledi.
Ben o sıkışıklıkta nasıl biletimi makineye okutacağımı planlamaya çalışırken niyetimi farketmiş bir rahip, mimikleriyle gerek yok basma işareti verdi.  E rahip onayını aldıysan bu ülkede zaten sırtın yere gelmezdi, basmadım tabi.
İnsanlar kütle halinde bir durakta indi, tabi bizde.. nerde indiğimize bakamadık bile ve kütle halinde alt geçitten karşı caddede ki yolun başında bulduk kendimizi. Tabiki yol üzerinde seyyar satıcılar küçük tezgahlarıyla iş başındaydı, bu fırsat kaçmazdı tabi. Şekerciler, baloncular, bayrak, teşbih satıcıları, durmadan elimize bir broşür bırakanlar, tabi hepsi para da para diyordu.
 Krakow’da öğrendiğim bir şey ki rahipler gerçekten çok zengindi. Her dinde çarpıklıklar yok mu?
Kulesinden görüntü



Rahiplerin, senin ve ölenlerin için dua etmesini istiyorsan, kibarca cebine her seferinde para koymalıydın.
Manastırın bahçesinde üç yapı vardı, soldaki Rahibe Maria Faustyna Kowalska’nın yaşadığı Manastırdı. Bu rahibenin hikayesi şöyle; Rahibe arkadaşlarına rüyasında İsa peygamberin onunla konuştuğunu ve ondan kendisinin bir tablosunu yapmasını istediğini söylüyor. Oda diyor ki efendim benim hiç sanatsal bir yeteneğim yok, o zaman diyor, onu bul ve benim bir tablomu yaptır. Sonra rüyayı duyan bir rahip yetenekli bir ressamla iletişime geçmesini sağlıyor ve nitekim bu tablo ortaya çıkıyor. İşte aşağıda sağda da tabloda ki  İsa tasvirinin heykeli var.

Rahibe Maria Faustyna Kowalska ve İsa heykeli
Bahçeden hafif arkaya dönünce Jan Pawel II’nin büyük bir anıtı karşımıza çıktı, tabi kalabalıkla oraya doğru akmıştık. Her yerde büyük ekranlarla canlı yayından Vatikan’ın kalbi tutuluyordu. Herkes saygılı bir sessizlik içindeydi. Ekranlardan yükselen ses o kadar güçlüydü ki karşı tepeye ulaşıyordu. Ekranları gören göremeyen herkes yüzünü sese doğru dönmüş, yanlarında getirdikleri sandalye ve taburelere oturmuş, kimileri yeşil çimlerin üzerine yatmış dinliyorlardı.  Ekrandan kilise korosunun yükseldiği bir an durduk oturduk Chris’le, ilginç bir atmosferdi, dili anlamıyorduk, İtalyanca ve Lehçe’ydi fakat o yoğunluğu hissedebilmiştik.
Arka alandaki çimlerin üzeri tıklım tıklımdı küçük bir nehir vardı aşağısında, minik köprüsünden geçip, karşı tepenin merdivenlerine doğru çıktık. Burada hala inşaası süren John Paul II adına yapılan bir Center var. İçerisinde müze, kilise gb onu anlatacak bir Center yapılıyor. Orda ki kalabalık fazla değildi. Sandviçlerimizi yedik, dili de anlamadığımızdan e biraz sıkılmıştık, satıcıların tezgahlarını gezerek çıkışa yönlendik.

Tabi bu Center'ı görmek için sakin başka bir gün yine geldik. İçerde dini törenleri vardı, rahatsız etmeden önce etraftaki yan odaları gezdik. Tören bitince ana salonu da görmüş olduk.
 İçerde, azizlerin kemiğinden bir parça, Papa'nın kanından bir parçanın konulduğu odalar vardı. Her oda farklı bir azize işaret ediyordu ve istedikleri birine girip dua ediyorlardı.
Tuz Madeninden
Odalardan birisi Tuz madeninden getirilmiş heykel ve kabartmalardan oluşuyordu.

 Buranın çıkışında küçük bir kafeterya var, Papa John Paul'un en sevdiği kek Papieska satılıyor. Bol kremalı gofret gibi.
Bu ana binanın yanında müze var, girişi 5zl, fotoğraf çekmek istersen ekstra 5zl daha ödüyorsun. Avrupa şehirlerinde iyice moda haline gelen yok kamera için ekstra para, yok müzeyi böldük sağı için şukadar, köşesi için bukadar olayına deli olyorum. Yapacak bişi yok.
Bir grup anlamlandıramadığımız büyük bir afişin önünde bir şeyleri protesto ediyor, imza topluyorlardı.  Afişte  arkası dönük iki çıplak gay’in bir sokaktaki protestosundan alınmış bir kare üzerinde de gay bayrak renklerinin üzeri çizilerek stoppedofili yazıyordu. Şoka uğramıştık, ne demekti anlamak istedik, içlerinden iki tanesine ne yaptıklarını sordum, yabancı olduğumuzu anladıklarından önce biraz tedirgin oldular, cevaplamak istemediler, sadece bizim ülke vatandaşlarını ilgilendiren bir konu dediler, seks eğitimiyle alakalı dediler. Ne? nasıl yani? diye sorarken Chris ne döndüğünü çoktan anlamış yüzü sinirden kıpkırmızı kesilmişti. Kısaca bu grup gay düşmanlığı yapıyor, gaylerin genç oğlan çocuklarıyla beraber olmasının durdurulması için okullarda ki seks eğitiminin kaldırılmasını istiyordu. Tuhaf olan şey,  bir çok söylentiye göre asıl genç oğlanlarla beraber olan rahiplerin aslında kınanıyor oluşu ve böyle bir günde kilise adına bu suça ortak olmadıklarını bunu yapanların gayler olduğunun bu grupla işaret ediliyor oluşuydu. Bir zamanlar maalesef bizim John Paul II’de bu sorunu fark etmiş ama üzerini kapatmakla yetinmişti. Acı olan ise o kağıtlara bir sürü imza atan vardı. Eve döndük, bizim Pawel artık Saint olmuştu ve biz de ordaydık.

No comments:

Post a Comment