Piłsudski (Mound) Tepesi, 22.03.2014 Cumartesi
Rakowicki’den 744 no’lu otobüsün son durağı olan stadyuma
kadar gittik. Oradan da 134 no’lu otobüse binip son durağında indik. 134
no’lu otobüse bindiğimde bizim metrobüsleri bile arar oldum, böylesi tıklım
sıkış hiçbir otobüse daha önce binmemiştim. Güzel olan şey otobüsün dışında
arka kısma özel bisikletler ve bebek
arabaları için yapılmış demir bir bagaj bölümün
olmasıydı. Tüm bu yolculuk için toplamda 5 zl. Ödeyerek 60 dakikalık bir bilet kullandım. Önünde uzun bir kuyruk oluşturulmuş
küçük bir hayvanat bahçesi arkada, önde birkaç içi dolu büfe, barbekü sırasında
bekleyenler, güneşten istifade çoluk çocuk gelmiş ailelerle dolu ahşap piknik
masaları, sağımızdan solumuzdan geçen atletik bisikletliler ve koşucular…
İndiğimiz yer havadar bir orman içinde küçük bir merkez gibiydi.Hayvanat
bahçesi gezmeyi hiçbir zaman sevmedim, tercih de etmiyorum, fakat sevenler için
öğrenci 10 zl, normal 18 zl. Giriş ücreti var. Saat 16:00’ya kadar açık. Dışarda
oturup bir su içiyim dersen de 4 zl fiyatı, yani hazırlıklı gitmek de fayda
var. Peki buradan tepeye nasıl çıkarız derseniz işte orda biraz dikkat etmek gerekiyor.
tepeye giden yol |
Otobüsten indiğimizde karşımızda Jozef Pilsudski kırmızı ok yönünde yukarı
doğru çıkan ağaçlıklı bir yol vardı, o yolu takip etsek başka bir yere
çıkacaktık. Büfelerden sonra aşağı doğru yürüyüp, hayvanat bahçesi girişini de
geçip ilk sola dönen yola girin, sokağın adı Aleja Wedrownikow orda ağaçlara
işaretlenmiş kırmızı okların yönünden ilerleyin. Müthiş keyifli bir yürüyüştü
bizim için.
sağa dönüş yönünü gösteren işaret |
Nihayet tepeye(Kopiec Pilsudskiego) vardığımızda da doğal olarak
sadece orman manzarası görüyorduk. Tepede üzerinde bir haç işareti olan küçük
bir anıt Jozef Pilsudski’nin baş harflerini taşıyordu.
Peki kimdi Jozef
Pilsudski ? 1867-1935 yılları arasında yaşamış, ikinci Polonya Cumhuriyeti’ nin
ilk devlet başkanı (1918-1922) ve Genelkurmay Başkanı. Polonya’nın bağımsızlığı
için, bir çok örgüt içinde ve yönetiminde yer almış, Kızıl ordu’yu yenilgiye
uğratmış, 12 Mayıs 1926 ‘da Polonya’da ''ekonomik sorunlarla baş edemeyen hükümete'' askeri bir darbe yaparak yönetimi
arkadaşına devretmiş, kendisi de Savunma Bakanlığının başına geçerek ömrünün
sonuna kadar bu görevde kalmış. Polonyalılar’ın çok sevdiği ulusal bir kahraman,
aynı
zamanda da bir diktatördür. Bu tepe inşa edilirken onun savaşmış olduğu
her bölgeden topraklar getirilip kullanılmış. Halk arasında buraya ‘ Bağımsızlık’
yada ‘Özgürlük Tepesi’ de deniyor. Krakow’da bulunan toplam 4 tepeden birisidir
burası. Tepeden inince, geldiğimiz
yere dönmek yerine yine kırmızı okları takip ederek ana cadde çıkışına yöneldik. Çok tercih edilen bir yön olmadığından olsa gerek
tenha, patika yollardan inerek genelde zenginlerin
yaşadığı mahallelere varmış olduk.
20 dakika yürüyerek tepeye varmış, 25 dakika
yürüyerek bu ana caddeye inmiştik. Oradan 292 no’lu otobüsle yaklaşık 25
dakikada Galeria Krakowska otobüs garına gelip kendi trenimize geçiş yaptık.
Salwator, Kościuszko
(Mound) Tepesi, 24.03 2014 Pazartesi
Polonya özgürlük savaşçılarından Andrzej Tadeusz Bonawentura
Kościuszko (1746-1817) anısına yapılmış Tepeye gitmek için 2 no’lu tramwaya binip Salwator’da
indik. İndiğimiz yer de 101 veya 100
no’lu saat başı geçen otobüslerden birine binip birkaç durak sonra son durağında indik. 20 dakikalık 2.80
zl. Bir bilet yeterli oluyor, eğer
otobüslerin doğru zamanına denk getirirseniz. Normalde 12 zl olan müze giriş ücreti
bugün ama yüksekten ormanlık alana ve Salwator’a bakmak
güzeldi. Oradan tepenin inişine yakın bir yerden bir geçitle bağlanmış müze
binasına geçtik. Terasındaki küçük cafe de bir mola verelim dedik. içerisi biraz havasızdı ve servisi de maalesef
pek iyi değildi. Buradan direk müze kısmına indik. Ne müzesine girdik
anlayamadan çıktık. İçinde kanguru fotoğrafından, eski Krakow, Kościuszko için yapılmış küçük seramik
heykeller, bir yer de bir balmumu heykel, alt katta neler oluyor peki derken yarısı
kapatılmış müze, arkada ıslıkla çalışan birkaç işçi… sanki kazara birinin
mutfağına girmişiz hissiyle çıktık oradan. Ucuz etin yahnisi yenmez hesabı :)
Tepedeki anıt |
Kościuszko Mound |
Arka taraftaki yani çıkışta yer alan diğer müze çok daha
iyiydi. Avusturya Krakow’u ele geçirdikten sonra burada tepenin etrafını surla
çevirmiş ve bu alanı büyük bir askeri
cephe haline getirmiş.
Hisarın içinde bu tepenin aşamalarını gösteren video ve
maketler, özgürlük için ayaklanmış Polonyalı liderler gösteriliyor. Her birinin
bağımsızlık için izledikleri yollar balmumu heykelleriyle canlandırılmış küçük
sahnelerle anlatılıyor bu üç katlı müzede. Kościuszko önce Paris Kraliyet
Akademisinde beş yıl boyunca, sanat, askeri strateji, ekonomi, askeri ve sivil mimari okumuş. Hayatı
boyunca özgürlük ve bağımsızlık yanlısı olmuş. Amerika’nın bağımsızlık
savaşında yer almış, tuğgeneral madalyaları kazanmış. Daha sonra köleliğin
kaldırılması, Afrikalı-Amerikalılara bağımsızlık verilmesi ve eğitimleri için
mücadele etmiş.
Müze içinde, Papa'nın Polonya'ya geliş sahnesi |
Kilise Müzesi |
Ülkesi Polonya’ya döndüğünde de bağımsızlık için kendi adını
taşıyan bir ayaklanma başlatmış, Rusya ve Prusya’ya karşı, fakat ayaklanma
başarılı olmamış. Müzenin çıkışında otoparkın karşısında acıkanlar için küçük
bir restoran da mevcut.
Buradan çıkıp ana caddeye inmeden solda ki merdivenlerden indik ve park alanının içindeki ara yolu takip ettik. İki yanı ağaçlarla çevrili yol çok güzeldi. Hemen ilerde sağda Salwator mezarlığı yer alıyordu. 1707 ‘de büyük bir kolera salgını yaşanmış ve tabi ki ölenlerin üzerine kireç beton dökülerek gömülmüş buraya.
Onu geçip sokağın iki tarafında da orijinal mimari özellikler taşıyan evlere bakarak aşağıya doğru yürüdük.
Eskiden posta adresi yerine evlerin dış duvarları içine yerleştirilmiş küçük heykelcikler tarif edilerek ev bulunuyormuş. Aslan başlı ev, Mavi elbiseli Meryem olan ev gb..
Buradan çıkıp ana caddeye inmeden solda ki merdivenlerden indik ve park alanının içindeki ara yolu takip ettik. İki yanı ağaçlarla çevrili yol çok güzeldi. Hemen ilerde sağda Salwator mezarlığı yer alıyordu. 1707 ‘de büyük bir kolera salgını yaşanmış ve tabi ki ölenlerin üzerine kireç beton dökülerek gömülmüş buraya.
Onu geçip sokağın iki tarafında da orijinal mimari özellikler taşıyan evlere bakarak aşağıya doğru yürüdük.
Eskiden posta adresi yerine evlerin dış duvarları içine yerleştirilmiş küçük heykelcikler tarif edilerek ev bulunuyormuş. Aslan başlı ev, Mavi elbiseli Meryem olan ev gb..
St Margaret and St Judith Kilisesi |
Bł. Bronisławy sokağından ana caddeye inerken, sağda 17 yy’dan kalma tek başına sekizgen bir yapıda duran çok farklı, çok özgün ahşap bir kilise var, St Margaret and St Judith Kilisesi. Kilisenin içine girince önce o nostaljik koku sonra karşıda ki çıkış kapısı göze çarpıyor.
İçinde sağda mabet, solda ahşap sıralar, duvarlarında soluk renklerde bir kaç yağlı boya tablo, Papa'nın albenili kırmızı cübbesiyle geride kalsa da... Orada ki sıralara geçip oturdum. Yukarıdaki dört tarafta yer alan pencerelerden üzerime güneş süzülürken... o eski ahşapın güneşle ısınırken ki o kokusu, kilisenin eski eşyaları, örtüleri, On dakikalık o müthişşş huzur..
Kilisenin önünde Papa John Paul 2’nin heykeli. Tarihteki ilk Polonyalı Papa, John Paul 2. Vatikan’dan olmayan tek Papa hatta. Son günler de burada sinemalarda gösteriliyor Polish versiyonuyla. Tabi ki Katolik dinlerine oldukça düşkün Polonyalılar için müthiş bir gurur kaynağı, her yer de heykellerini, fotoğraflarını görmek mümkün.
Bu küçük kilisenin karşısında da yine başka bir kilise ‘Kościół Najświętszego Salwatora’ bulunuyor. Kutsal Kurtarıcı Kilisesi. 1148 yılında kurulmuş bu kilise, romanesque bir mimari özelliği taşıyor.
İçerisinde İsa Kral giysisiyle betimlenmiş, ayağında altın pabuçlar. Bunun bir de hikayesi var, kilise de broşürlerde de gösteriliyor.
Kościół Najświętszego Salwatora |
Bir gün müzik bitince İsa'nın bu pabucu öne çıkmış. Oda bunun ondan kendisine bir hediye olduğunu düşünerek almış. Tabi hemen yakalanmış ve ne kadar o bana verdi dese de kimse ona inanmamış. İspatlamak için heykelin önüne oturup yine müzik yapmış, diğer pabuç ta çıkınca, herkes görmüş ve suçsuz olduğuna kanaat getirilmiş.
Bł. Bronisławy sokağının girişinde karşılıklı duran bu iki kilise kesinlikle görülmesi gereken yerlerden ve hemen Salwator ana cadde ile kesişiyor ki bu caddede de solda tramwayların son durağını göreceksiniz, karşısında yine 11 yy dan kalma büyükçe Norbertan Sisters Manastırı ve St Augustine and St. John the Baptist Kilisesi arkalarında nehirle karşınızda olacak.
Tramvay istasyonunun hemen yanındaki sokaktan devam edince ilerde Krakow Tarih Müzesinin bir şubesi olan Zwierzyniec Evi görülebilir.
No comments:
Post a Comment