Sabah plac Bohaterow
Getta durağında inip Chris’le
buluştum. Galeria Krakowska’dan 3-24-19 no’lu tramvaylar buraya geliyor. Yeni Zgody Meydanı adı verilen bu
meydanda anıt olarak demir sandalyeler var. Tadeusz Pankiewicz, “Zgody
Meydanı, oradan oraya kaç kez taşınmış olduğu bilinmeyen, terk edilmiş sayısız
dolap, büfe ve diğer eşyalar ile dolu.” diye tanımlıyor Yeni Zgody
Meydanı'nı.
|
Yeni Zgody
Meydanı |
Yahudi soykırımı olduğu
sırada bu alana bir çok Yahudi getirilmiş, kimi taburesini, kimi sandalyesini
taşıyarak gelmiş buraya. Naziler 1943’te buradan tasfiye edildiğinde, geriye sadece
sahipleri olmayan eşyalar kalmış meydanda. 'Olmayanların anısına'
bu demir sandalyeler inşa edilmiş anıt olarak sonradan. Meydanda Yahudilere yardımcı
olmuş bir eczacı olan
|
Tadeusz Pankiewicz’in
eczanesi |
Tadeusz Pankiewicz’in
müzeye dönüştürülmüş eczanesi yer alıyor. ’Apteka Tadeusza Pankiewicza w getcie krakowskim’ küçük bir ev gibi, içeriye girince büyük bir eczacı
tezgahı, ilaçla dolu raflar ve dolaplar var. Arkada hasta muayene
edildiği düşünülen bir oda, diğer oda ilaçların ham halinden hazırlandığı bir
oda ve genel bir hatıra odası yer alıyor. Her odada üzerinde siyah-beyaz bir simge
olan dolapları ve çekmeceleri açıp inceleyebildik. Her Pazartesi ücretsiz. Buradan çıkıp tren
yolunun diğer tarafına geçtik. Yolun girişinde sağda, jadłodajnia, sniadania
yazan bir cafe de Polonya usulü bir kahvaltı yaptık. Çok otantik bir yerdi ve
fiyatları inanılmaz uygundu. İki kişi 12 PLN ödedik.
|
Cafe Finska |
Bir iki adım ilerisinde tam köşede Cafe Finska isimli ücretsiz bir kafe
var. Jozefınska ile Lwowska sokaklarının
kesiştiği noktada yani. İlginç bir cafe,
çok samimi bir ortamı var. Her gün saat 16:30’da açılıyor, 22:00’ye kadar
sürüyor, Pazartesileri kapalı. Genelde kalabalık oluyor, sürekli bir sanatsal
aktivite, bazen biri gelip konser veriyor, bazen hikayeler anlatılıyor,
masaların üzerinde resim kalemleri, kağıt kimileri resim yapıyor, kesinlikle eğlenceli
bir yer. Sanat festivali kapsamında
başlatılmış bir projeymiş önce bu kafe, sonra devam etmeye karar vermişler bu
haliyle, içerde alkol yasak, çay kahve dilediğiniz kadar için ücretsiz, eğer
gönüllüler, kek, sandviç falan getirmişlerse onlar dan da tadıyorsunuz. Amaç
burada sohbet etmek, arkadaşlık kurmak, o sebepten internet falan yok, sürekli
yeni yüzler, İngilizce bilenler de
çoğunlukta. Ben de bir gün scones yapıp gittim oraya, çok beğenmişlerdi.
|
orijinal bir getto duvarı |
Her
neyse, Lwowska sokağın devamında orijinal bir getto duvarı var. 1941-43
yıllarında Yahudileri bu duvarların içerisine hapsetmişler.
Karşısında,
No :30’da
Palacyk Krysztal
isimli 1889 yılından kalma orijinal bir neo barok sitilinde bir ev karşımıza
çıktı. Amacımız burada ki patikadan tepeye çıkıp hem buranın en eski kilisesini
ve hisarını görmek hem de manzarayı izlemek, oradan da
Plaszow getto kamp alanına inmekti. Patikayı takip ederek kolayca
Podgórze tepesine çıktık.
|
St. Benedict's Kilisesi |
|
Podgórze tepesi |
St. Benedict's 12. Yy
dan kalma küçük bir kiliseydi ve maalesef kapalıydı. Senede sadece bir gün
açılıyormuş, paskalya bayramından sonraki ilk Salı günü.
Biz o günü yakalamayı başardık, ( 22 Nisan'da )etrafta müthiş bir şenlik de vardı. Çoluğu çocuğuyla dua etmek için bu kiliseye gelenler, dolup dolup boşalıyordu. Kilisenin bulunduğu ve karşısında ki tepelik müthiş kalabalıktı. Uçan balonlarla, şişme oyun alanları, küçük küçük tezgahlarda çeşit çeşit eski tarzda takılar, çanak çömlekler, bol bol bizim mevlit şekerlerine benzeyen şekerlerle rengarenkti heryer.
|
Rekawka festivalinden |
Rekawka dedikleri bu festivalde, kılıç kalkan gösterileri, kostümleriyle, çadırlarda yaşayış şekilleri, yemek kültürleriyle, neredeyse tüm kalabalık eski zamanları bir çeşit anıp, canlandırıyordu. ul Rękawka sokağından da bu
tepeye ulaşabilirsiniz. ( şu no’lu tramvaylarla:3, 6, 9, 13, 24, 34).
|
St. Benedict's Kilisesi içinden |
Bu
kilisenin karşı tarafındaki tepeliğe geçmek için aradaki uzun yeşil bir demir
köprüyü kullandık. Köprünün altında tam trafiğe bakan tarafta, Krakow tarihi sahnelerinin
resmedildiği bir duvar çalışması var. Bu çalışmanın böyle saçma bir noktada
sergilenmesi de üzücüydü tabi. Her neyse hiç gözümde büyüttüğüm gibi değilmiş tepeye
çıkmak da, hemen en tepeye varmıştık.
Manzara fena değildi. Tepenin bir tarafından eski kireçtaşı ocağının derinliğine
bakmak ve bir zamanlar kamp esirlerinin burada çalıştırıldığını düşünmek ürperticiydi. Hava güneşli olmasına rağmen rüzgardan
dolayı fazla tepede kalamadık. Kireç taşı ocağı
sağımızda kalacak şekilde patikayı takip ederek aşağılara indik.
Eski Yahudi mezarlığında biraz oyalandık.
Hristiyanlar mezarları çiçeklerle donatırlar, Yahudiler
ise taşla.. asla çiçek istemezler solup
gittiği için. Bizde mezar üzerine konulmuş
taşların yanına birer tane daha ekleyerek oradan
ayrıldık. Hemen aşağısı Plaszow Getto Toplama Kampının olduğu
zemini sarı taşlarla belirginleştirilmiş içinde şimdilerde birkaç eğreti genç
ağacın olduğu bir alandı. Güneş üzerine vururken sakin ve huzurlu gibi duran,
çığlıklarla yüklü bir büyük mezarlıktı. Tüylerimiz
diken diken, çıkışa doğru yürürken iki anıtı
|
Kamp hapishane ve işkenceevi |
gördük, fakat üçüncüsünü bir türlü
bulamadık. İlginç gelen şey ise bir zamanlar hapishane ve işkence merkezi
olarak kullanılmış buradaki bir evin şu anda içinde yaşayanlarının olmasıydı.
Kim nasıl böyle bir evde yaşayabilir!? diye sormadan edemedik kendimize.
Tuhaftı bizce, orası müze olarak korunabilirdi. Ana caddeye inmeden kamp
alanının dışında üst sokağa döndük ve kamp komutanının o dönemde yaşadığı evi
gördük.
Kapı no: 22. Üzerinde satılık ibaresi vardı.
Bizim gibi dağ tepe dolaşmak istemeyenler için
buraya bu giriş kullanılarak direk girilebilir. Rondo Mogilski’den
50 nolu tramvaylarla.
Podgorze’nin kuzey doğusunda ise Mocak Museum of
Contemporary Art ve Schindler Museum yer almakta. ‘Devam edecek’…
Cok guzel bir yazi olmus. bu haftasonu hava guzel. gitmeyi dusunuyorum soylediginiz yerlere
ReplyDeleteTeşekkürler Bora! iyi gezmeler :)
ReplyDelete