Thursday 29 May 2014

Auschwitz-Birkenau Nazi Toplama ve İmha Kampı




 ‘’Auschwitz-Birkenau, Nazi Almanyası tarafından II. Dünya Savaşı döneminde kurulmuş en büyük toplama, zorunlu çalışma ve imha kampı.

İlk kurulan ana kamp Auschwitz I Polonya'nın Krakow şehrinin 60 km batısında, küçük bir şehir olan Oświęcim'in güneybatısında, Auschwitz II Oświęcim'in 3 km batısında Brzezinka (Birkenau) köyünde, I.G. Farben, Krupp, Siemens gibi fabrikalar için yapılan Auschwitz III ise Oświęcim doğusunda Monowice (Monowitz) köyünde inşa edilmiştir.

Auschwitz-Birkenau'ya tüm Avrupa'dan 1,3 milyon insan yerleştirilmiştir. Bunların, 1 milyonu Yahudi olmak üzere 1,1 milyon insanın öldürüldüğü tahmin edilmektedir. Yaklaşık 900.000 kişi kampa geldikleri anda doğrudan gaz odalarına gönderilmiş ya da vurularak öldürülmüştür. Kalan 200.000 kişi, hastalık, eksik beslenme, kötü muamele, tıbbi deneyler nedeniyle ve daha sonra gönderildikleri gaz odalarında ölmüştür. Ortalama 6 ay içinde ölen tutsaklar, en ağır şartlarda günde en az 10 saat çalıştırıldılar. Gaz odalarına gönderilirken, saç kesme, ceset toplama, yakma gibi işlemleri de yine kendileri yapıyorlardı.

İkinci Dünya Savaşı’ndan önce Auschwitz, eski adıyla Oscwinchim, yarısı Yahudi olan 14 bin kişinin yaşadığı sakin bir kasabaydı. Auschwitz ismi, Holokost sürecinde kurban olanların ve dolayısıyla II. Dünya Savaşı'ndaki Nazi dehşetinin sembolü olmuştur. Bu kamplarda, Yahudi, Roman, eşcinseller gibi Nazilerin düşman ilan ettikleri gruplar başta olmak üzere, 1,5 milyonu çocuk toplam 6 milyon kişi ölmüştür.

1979 yılında UNESCO'nın İnsanlığın Kültür Mirası listesine eklenen bu iki kampın kalıntıları ve Yahudi mezarlığı, Auschwitz-Birkenau Devlet Müzesi ve Holokost anma mekânı olarak kamuya açılmıştır.’’ Wikipedia



Auschwitz Müze Girişi

Nasıl Gidilir?
Galeria Krakowska’nın altındaki Dworzec Glowny otobüs terminaline giderek, 8 numaralı alandan her saat başı Oswiecim yani Auschwıtz’e giden dolmuşlardan birini yakaladık. Kişi başı 12 zl ödeyerek yaklaşık bir saat yirmi dakikalık yolculuğumuz başladı. Aynı istasyondan Oswiecim’a  giden trenlerde var tabi 9 zl’ye. Sadece inince onbeş-yirmi dakika kadar yürümek gerekiyor. Alternatif olarak bir de beyaz otobüsler var ‘Lajkonik’ ler. Onlarda dolmuşla aynı ücrette ama durak yerleri Galeria Krakowska’nın yandaki caddesinde. Dolmuşlar müzeye daha yakın bir yerde bırakıyor. Özellikle saat üçte orada olacak şekilde planladık gezimizi, onun öncesinde gidildiğinde müze ücretli ayrıca tur rehberiyle dolaşma zorunluluğu var ve oldukça pahalı. 5 zl ödeyerek bir el rehberi aldık. Müze saat 18:00’de kapanıyor, Birkenau ise 19:00’da. İkisi arasında yirmi dakikada bir müzenin önünden ücretsiz gidip gelen servis otobüsler var. Son hareket saatleri 18:45.  Saat 17:30’a kadar Auschwitz’i  gezmiş oradan Birkenau içinde hızlı bir yürüyüşe zamanımız yetmişti.  Auschwitz içinde ki her binada farklı bir sergi görülüyor, binalar, yahudilerin getirildiği ülkelere göre de ayrılmış, Avusturya binası, Macaristan binası gb.  Birkenau'da ise vagonların getirildiği tren yolu ve devasa bir alanda çalıştırılan esirlerin koğuşları, gaz odaları var. Tahtadan yapılma bu koğuşların büyük kısmı dökülmüş ve sadece tuğladan bacası kalmış. Onların da diğerleri gibi koğuşlar olduğunu düşündüğümde esirlerin tüyler ürperten kalabalığı, şimdi ki bu koca sessizliğin içinde tüm ağırlığıyla kalbime oturdu.   Auschwitz’e geri dönüp Lajkonik otobüslere binerek döndük, aynı ücrette, daha hızlı ve rahattı. Gitmeden bir şeyler yemiş olun ki o civarda ne yiyecek satılan bir mekan ne de yiyecek iştahınız olmayacak. 



Auschwitz kamp girişi

Kamplar

Tabi buraya giderken bizi neyin beklediğini biliyorduk ama görene kadar insanlığımızdan böylesi tiksinmiyorduk. 

Birkenau

Akıllara durgunluk veren bir delilik elini kolunu sallayarak tüm dünyayı sarmış ve dünya bütün bunlar olurken kulaklarını gözlerini kapatarak üç maymunu oynamış. 

Tıpkı tüm soykırımlarda olduğu gibi, kahrolası derin sessizliğine sığınmış. 
Birkenau





Hala tartışılan bir soru, 13 Eylül 1944 tarihinde ABD uçakları Auschwitz yakınlarındaki Buna-Werke isimli fabrikaya bir saldırı düzenlemiş ve kayda değer bir zarar vermişken, esirleri kampa ulaştıran demiryollarını bombalayamaz mıydı?



 1940 yılında kurulan ilk kampta 70 000 Polonyalı, Yahudi’si, entelektüeli, Sovyet savaş esirleri hayatını kaybetmiş.

Fırınlar

Ölüm Duvarı
 Bu iki kampta toplam 6 gaz odası, 4 ölü yakma tesisi, ölüm duvarı, koğuşları ve gözyaşlarınızı tutamayacağınız 5 km2’lik büyük işkence alanı.   


Sadece bu kadar değil tabi sonradan 40km2’ye yayılacak 39 yan toplama kampının da başlangıçlarıydı. 

mahkumların odası, saman şilte yatakları



Birkenau 1941’de yapılırken , 100bin Rus Savaş esiri çalıştırılmış, çevrede ki köyler zorla boşaltılmış, evleri yıkılarak inşaat malzemesi olarak kullanılmış.  

  


Alanın etrafı yüksek elektrik akımlı tellerle çevrilmiş.

 Esirler hayvan taşımak için kullanılan vagonlarla direk kamp alanının içine alınıyormuş.

Yıkama,yıkanma yerleri


 Hemen gaz odasına yollanarak öldürülmemişlerse onları bekleyen çok zor ve ağır koşullarda çalıştırılacaklar, tıbbi deneylerde kullanılacaklar, bakımsızlık, soğuk, hastalık, açlıkla yavaş yavaş öldürüleceklerdi.
Genelde çalışamayacak diye düşünülen anne ve çocuklar, yaşlılar, hastalar gelir gelmez gaz odasına yollananlar olmuşlar.
Gaz Odası

Ayırma işlemlerinde hayatta kalan bazı esirler, etraftaki endüstri fabrikalarına kişi başı kiralanıyor, böylece SS’ler gelir sağlıyormuş.
Saçlar
Öldürülenlerden kalan eşyalar, altın dişler, saçlar yine SS hazinesi kabul ediliyormuş.

Bunlar yine ölüme giden esirlere toplatılıyormuş.



 Kampın ana giriş kapısında Almanca  ‘Arbeit Macht Frei’ yazılı bir levha var. 'Çalışmak özgür kılar' diyor, alay edercesine. 

Filozof Santayana ise ‘Tarihi bilmiyorsan tekerrür eder’ der.

‘’1942’de Londra’da sürgündeki Polonya hükümeti müttefik güçlerin liderlerine birer nota yollayıp temerküz kamplarında katliama son verilmesi için harekete geçilmesini talep ettiklerinde, Müttefikler; ‘her şeyi savaş sonrasında halledeceğiz’ yanıtını vermişler.’’ M. Kadıoğlu
hücreler



  27 Ocak 1945 yılına kadar süren bu işkence sonunda hayatta kalanlar kızıl ordunun (bi zahmet!) gelmesiyle kurtuluyor.
Gaz Odası

 Hayatta kalan 60 bin kişinin, 8 bini çok ağır hasta olduğundan bu kurtuluş yürüyüşüne katılamamış.
Birkenau koğuşlarından biri
Kurtarılanlardan biri olan Anita Lasker yaşadıklarını şöyle anlatmış:
“Kampa yenileri getirildiğinde bir doktor ve komutan bulunuyordu ve hepimizin gözleri önünde tasnif ediliyorlardı. Yaşları ve sağlık durumları soruluyordu. Yeni gelenler ise ne olduğundan habersizdi ve sağlık sorunlarını söyleyerek aslında kendi ölüm fermanlarını imzalıyorlardı. Özellikle yaşlılar ve çocuklar ne olduğunu anlamıyordu. Sağ taraftakiler hayatta kalıyor, sol taraftakiler ise gaz odasına gönderiliyordu…“ Kitlesel ölümlerin organizatörü olan Adolf Eichmann, Vatikan aracılığı ile bir süre kaçmayı başarsa da, İsrail, 1960’da onu yakalayarak idam etti.

Auschwitz'teki tutukluların gaz odasına gidip gitmeyeceğine karar veren Doktor Joseph Mengele ise buranın azraili olarak anılıyormuş ve Arjantin üzerinden kaçmayı başarmış. 1978’de Brezilya’da bir deniz kazasında ölmüş. Anita Lasker, Mengele’yi şöyle anlatıyor:
“Dr. Mengele orada çeşitli deneyler yapıyordu. Kadınlar, deneylerin yapıldığı Auschwitz’in ünlü 10’uncu bloğuna getiriliyordu. Ve kadınlar deneylerde kobay olarak kullanılmak üzere kısırlaştırılıyordu… İkizlerle ilgili de yapılan deneyler vardı. Dilleri tamamen dışarı doğru çekilerek koparılıyordu, burun delikleri de zorla açılıyordu.“

Orada yaşanılan yaşatılan her şeyden, sadece birkaç cani sorumlu değildi tabi ki. Dünyanın, hepimizin insanlığımızdan utanç tarihiydi.   

Saturday 24 May 2014

Beer Festival (Krakowski Festival Piwa)

23-24-25 Mayıs Krakow yakınında ki Błonia Zabierzowskie'de ki bira festivali için Dworzec Glowny'den tren için de 4 zl kişi başı ödeyerek yola arkadaşlarımızla çıktık.

Yaklaşık 20 dakikalık bir yolculuk sonunda festivalin yapıldığı 30 hektarlık yeşil alanda Krakov Business Park yakınında indik.



 Patika yoldan aşağı doğru inince devasa alan rengarenk karşımızdaydı. 




İçeri girerken kişi başı 5zl ödedik, karşılığında bir jeton verdiler, bununla ancak yarım bira içilebiliyordu. 



 İçeriye girince aslında biraz hayal kırıklığına uğradım. Bira festivali değil de, daha çok aile çay bahçesine gelmişiz gibi hissettim. 

Çadırlarda satılan biralar ve yiyeceler, aileler için piknik masaları, çocuklar için oyun alanları, müzik ve dans alanı vardı. 

En çok dikkat çeken şey dünyanın en uzun kebabı olma yolunda ilerleyen şiş kebaptı. 



 İçerde de yine bira almak için önce uzun bir kuyruğa girip jeton alma zorunluluğu bence gereksizdi.

içerde ki jeton kuyruğu




 Bira fiyatları dışarıdan pek farklı değildi ama çeşit olarak iyiydi.  

Elinde telsiziyle yakınımızda duran bir görevlinin, üç beş kere düşen tepemizde ki şemsiyeye bir çözüm üretememiş olması biraz can sıkıcıydı. 




Genel olarak  bu festival pek bizi sarmasa da yeşil çimenlerin üzerinde müzikle oturup bira içmek, arkadaşlarımızla sohbet etmek iyi gelmişti.  

Friday 16 May 2014

Krakow Tarih Müzesi ve Şubeleri (MHK)



Krzysztofory Palace'ın Christmas sergisinden


Krakow Şehrinin Tarihi için müze oluşturma çabaları 1860’lara dayanmaktaymış. O zaman bir kent konseyi kurulup, arşivler, koleksiyonlar ve hatıralar toparlanmaya başlanmış. Gelecekte tarihi müzenin koleksiyonunun oluşturulma çalışmaları, Stanislaw Krzyzanowski  ve Adam Chmiel gibi profesörlerin öğrencilerinin doktorası olarak yapılmış. 
Krakow’un tarihiyle ilişkilendirilebilecek her şeyden, pullar, ünlüler ve onlara ait portreler, silahlar, madalyalar, ikonografik malzemeler, grafikler, tarihsel faaliyetlere ait belgeler, kültüre ait materyallerden örnekler alınmış. Müzenin 31 Mayıs 1899’da kent konseyi oturumuyla açılışı yapılmış fakat uzun süre ziyaretçilere kapalı tutulmuş. Koleksiyonlardan önemli bir sergi  ‘Eski Krakow’ adıyla Profesör Jerzy Dobrzycki tarafından Wawel Kalesinin Krakow manzaralı, ikinci katında ki neredeyse boş bir odada 1936 yılında yapılmış. 1945 yılında müze tüzüğüne her bir tarih müzesi şubesinin bağımsız ve kendini yönetebilmesi, Krakow’un yaşam ve kültürüne dair tarihsel öğeleri toplama ve koruma amacı eklenmiş. 
1946 sonlarında önce geçici sergiler yerini daimi sergilere bırakmış.

Eski Sinagog
Krakow’da Yahudi Tarihi ve Kültürü Müzesi



Kazimierz’in meydanında yer alan bu Ortodoks Sinagog, Polonya'nın ayakta kalabilmiş en eski Sinagogu. Çeşitli kaynaklara göre sinagog ya 1407'de ya da 1492'de inşa edilmiştir. Orijinal bina, İtalyan mimar Mateo Gucci idaresinde 1570'de tekrar inşa edilmiş. Yeniden inşa edildiğinde binaya mazgallar, yer seviyesinin üzerinde camlar ve kuşatmalara karşı dayanıklı olması için kalın duvarlar ilave edilmiş.  II.Dünya Savaşı sırasında Naziler tarafından yağmalanmış, içerisi cephanelik olarak kullanılmış, önünde 30 Polonyalı kurşuna dizilmiş olsada 1956’da onarılarak, 1959’da müze olarak açılmış.

Yer düzleminin biraz aşağısında kalan giriş kapısı, daha da aşağıda ki geniş süsten uzak bir ana dua salonuna açılıyor. Ortasında işlemeli bir bimah, iki yanda birer odadan oluşan küçük bir müze sinagog. İçerisinde eski el yazmalar, semboller içeren örtü ve aksesuarlar var. Önemli günlerde giyilen kadın ve erkek giysilerinden örnekler ve Tevrat süslemeli örtüler vardı. Diğer odalarında, Yahudi aile yaşamı, düğün ve mutfak kültürü, kurbanın kesileceği bıçak gb objeler, doğumdan ölüme bir yaşam döngüsünü içeren fotoğraf ve resimler vardı.
Pazartesi giriş ücretsiz. Diğer günler 9zl.

The Krzysztofory Palace
Sürekli içerisinde farklı eğlenceli sergilerin olduğu şehir merkezinde bir müze. Şu sıra içerisinde Poloya’dan, farklı yıllar ve kültürlerden  maket, video örnekleriyle Lajkonik sergisi bulunmakta.



 Lajkonik Polonya’nın gayri resmi sembollerinden birisi, tramvay koltuklarının üzerinde bile var. Ne zaman başladığı bilinmiyor ama 12-13 yy a dayandığı düşünülüyor. Efsaneye göreTatar saldırısını fark eden birkaç vatandaşın Tatarları püskürtmelerinin ardından köylerine onların giysilerini giyip, at üstündeymiş gibi tahtaların üzerinde dans edip muziplik yaparak dönüşlerinden ileri geldiği söyleniyor.
Kara sakallı, sivri şapkalı, Moğol tarzı kıyafetlerin içerisinde, bellerinden bağlı etek giydirilmiş tahta atlarla dans eden rengarenk bir karakter Lajkonik.  Polonya’nın her yıl  Corpus Christi dini bayramından sonraki ilk Perşembe, meydanda bir de festivalleri düzenleniyor, her yeni yıl için şans getireceğine inanılıyor.
Bu müzenin gördüğümüz önceki sergisi de çok güzeldi.  Jelatinlerden, çikolata kağıtlarından yapılmış kocaman kilise ve saraylar göz kamaştırıcıydı.  Polonya’nın  Christmas süs sembolleri  haline gelmiş bu maketlerden makul boylarda hediyelik dükkanlarda bolca satılıyor. Hatırladığım kadarıyla en küçüğü 25 zl civarındaydı.
Müze giriş ücreti 9zl.


Kartal Eczanesi
Tadeusz Pankiewicz’in Ghetto Eczane Müzesi

  Bohaterow Getta durağının olduğu meydanda ( Podgorze bölgesinde) yahudilere yardımcı olmuş bir eczacının, Tadeusz Pankiewicz’in, müzeye dönüştürülmüş bir eczanesi yer alıyor. 1939-56 yıllarının bir Getto belleği niteliğini taşıyan eczane  ‘Apteka Tadeusza Pankiewicza w getcie krakowskim’  olarak biliniyor Polonya’da.  Küçük bir ev gibiydi aslında, içeriye girince büyük bir eczacı tezgahı, ilaçla dolu raflar ve dolaplar vardı. 
Arkada hasta muayene edildiği düşünülen bir oda, diğer oda ilaçların ham halinden hazırlandığı bir odaydı ve genel bir hatıra odası vardı. Her odada üzerinde siyah-beyaz bir simge olan dolapları ve çekmeceleri açıp inceleyebilmiştik. Her Pazartesi ücretsiz. Diğer günler giriş ücreti 10zl.

Oskar Schindler'in Fabrikası

Nazi işgali sırasında 4. Lipowa Sokakta bulunan Oskar Schindler'in Emaye Fabrikası Krakow’da binin üzerinde Yahudi’nin hayatını kurtarmış.
6 Eylül 1939 tarihinde Alman Nazilerinin buradaki yüzyıllara dayanan Yahudi-Polonya ilişkilerini kesintiye uğratışının da bir hikâyesiydi müze. 1993 yılında Steven Spielberg'in filmi Schindler'in Listesi’yle bu fabrika ziyaretçilerin daha çok odağı haline gelmiş.  İçerisi şu anda fabrikadan ziyade işgal sırasında Krakowda’ki yaşananlar ve günlük yaşamları hakkında bilgi veren bir müze. Müzenin genel dekoru ahşap ağırlıklı, duvarlarında eski posterlere bakıp, Arnavut kaldırımı çağrıştıran koridorunda yürürken kendimizi eski bir filmin içinde gibi hissettik. Schindler'in  ofisi olan tarihi oda Fabrikanın idari binasında bulunduğundan şans eseri yıllarca bozulmadan korunabilmiş. En baskın görüntü duvar haline gelmiş emaye tencerelerin olduğu alandı. Kurtulanları, korunabilenleri simgeliyor gibiydi. Kuaför salonu da çok otantikti. Çocukların oyuncaklarında, sokaklarda ki Nazi temalarından her yerin her alanın nasıl işgal altına alındığını korkunç bir biçimde ortaya seriyordu. Hatıra için fabrika mührünü ve tarihini oradaki hazır kartlara basıp aldık.
Fabrikaya Giriş Pazartesi leri Ücretsiz. Diğer günlerde ise 19 zl.

Pomorska Sokağı


1939-1945-1956 yıllarında ki terörde Krakow halkı



Terör döneminde Krakow Pomorska Sokağı 2 numarada bulunan Gestapo Karargahı, cezaevi  ve hücreleri geçmişin tanıklığı olarak olduğu gibi korunmuş. 


Gezerken nefes almakta zorlansak ta Polonya’nın verdiği özgürlük mücadelesini daha anlamak için görülmesi gereken yerlerden birisiydi.
Buradaki sergi üç bölüme ayrılmış. İlkinde Batı Sınır topraklarını Savunma Derneği’nin etkinlikleri ve Silezya Evin öyküsü. İkincisinde Nazi terör mağduru seçilmiş Krakow halkı. Üçüncüsünde 1945-1956 yıllarında Krakow halkının iktidara karşı tutumları anlatılıyor. 

Buradaki sanal dokunmatik arşivler Tarih Müze’leri arasında ki en yeni yaklaşımdı. Bu veri tabanı daha da geliştirilmeye çalışılıyormuş. İçerisinde terör kurbanlarının belge ve resimleri harf sırasına göre sunuluyor. 

Çıkışta yan taraftaki iç karartıcı o hücreleri ve duvarlarındaki yazıları gördük içimiz buruk oradan çabucak ayrıldık. Kartal Eczanesi, Oskar Schindler'in Emaye Fabrikası ve burası aynı yakın tarihi ve acı hikayeyi tamamlamakta. 


Salı günleri giriş ücretsiz, diğer günlerde ise 6 zl.  


Burjuva Hipolit Evi



Tablolar, mobilyalar, kumaşlarıyla geçmişte Krakow zenginlerinin nasıl yaşadığının bir göstergesi niteliğinde bu müze her nekadar dışardan öyle görünmese de. Binaya girdiğimizde karşımızda hoş bir kafe ve merdivenlerde kafenin daimi kedisiyle karşılaştık. 
Koleksiyoncunun odası
Ev genel olarak tıklım tıklım eşyaydı diyebilirim.Yatak odasında Rokoko pastel boya tablolar ve çiçeklerle süslenmiş mobilyalar vardı. En büyük odada ‘Koleksiyoncunun Odası’ Galiçya özerklik zamanında toplanmış sanat koleksiyonları yer alıyordu.   
İkinci katta 19 yy dan bir daire içinde, büyükanne odası eski moda ev havasında ufak tefek parçalarla doluydu kızının odasının sadeliğine karşın. Yemek odası ise yaşam merkezi görünümünde, gaz lambasının loş ışığında ortada yer alan yemek masası hemen yanında parlayan bir semaver, büyük oymalı bir büfe. Salonda piyano ve büyük kanepe vardı. Bu ev de en çok saat koleksiyonlarına bayıldım. Muhteşem heykellere monte edilmiş birbirinden değişik orijinal saatler vardı.  
Çarşamba giriş ücretsiz, diğer günlerde 9 zl.

Rynek Belediye Kulesi (The Town Hall Tower)

Eski Şehir meydanı Rynek’te yer alıyor bu 13 yy Gotik taş ve tuğladan yapılma kule.  13-14yy larda aslında inşa edilmiş Belediye Binasına ait bir kuleymiş. Bir zamanlar şehrin yönetim konağı olan Belediye binası 19 yy’da bakımsızlıktan yıkılmış ve geriye kalan kule Tarih müzesi kapsamına alınmış.  Kule önünde 1999 yılında Igor Mitoraj tarafından yapılıp 2003’te Krakow’a taşınmış yatık bronz dev bir baş heykeli var.  Kulenin ilk saati 15yy da eklenmiş.  1680 de tepesine yıldırım düşünce gotik başlık yanmış yerine yapılan Barok tarzı başlık yapılmış fakat oda 1783’e kadar dayanabilmiş, en sonunda daha küçük bir başlıkla değiştirilmiş. Kulenin uzunluğu 70 metre ve 1703’te çıkan bir fırtınayla da 55 cm eğilmiş. Binanın bodrum katı uzun yıllar tiyatral gösterilere ev sahipliği yapmış. Girişinde 1960’ta Plawowice’den  getirilen iki aslan heykeli bulunmaktadır.
Dar ve dik 100 adet basamak sonunda en üst katına, gözlem için ulaşılabiliyor.  Giriş ücreti 7zl.

Barbakan

Eski şehrin girişinde 3m kalınlıkta tuğla duvarları olan yuvarlak yapılı yer Barbakan. Rivayete göre kral Jan Olbracht’ın Eflak topraklarına yaptığı başarısız bir seferden sonra ki dönemde 15yy sonuna doğru Tatar ve Türk ordularından korunmak için inşa edilmiş. Amacı tüm barbakanlar gibi genel olarak  şehir surlarına yaklaşan düşman ordularını geri püskürtmek. Bu sebeple surlar ve hendeklerle çevrili. 
Barbakanın içi, iki katlı, uzun koridordan oluşan bir halka biçiminde. Ortasında küçük bir sahne var şimdilerde konser ve törenlerde kullanılıyor. Koridorun iki tarafında da küçük gözetleme ve ateş etme pencereleri var, bazı alanlarında ise kızgın yağ dökmek için olsa gerek mazgallar vardı. 


Yılda bir kere olan ücretsiz gece müzeleri festivalinde gitmiştik Chris’le, müthiş bir de yağmur vardı ve içi buna rağmen tıka basa ziyaretçilerle doluydu. Nisan ayından sonra genelde ziyarete açılıyor. Basztowa lot durağının hemen karşısında.  

  


Buranın giriş biletiyle yanda ki ortaçağdan kalma Şehir Surları'nı ve içindeki Prensesin Şapeli de gezilebiliyor. 

 Giriş ücreti 8zl.






Rynek Yeraltı Müzesi (Rynek Underground)


Rynek Meydanının 5 metre altına inerek 11yy’a ait nekropol alanı ve sonraki yüzyıllara ait yerleşim alanını sergileyen bu müzeyi görmeyi çok istiyorduk. Normalde internetten randevu alınması gerekiyor fakat randevu sistemleri bozuktu. Biz de bir Salı günü ( ki bu günler giriş ücretsiz oluyor) sabah 10’da orada olduk. O gün için yerleri olup olmadığını sorduk ve verdikleri ücretsiz bilette yazılı olan saat 12:45 ‘e kadar bekledik. Onbeş dak erken gidince de bişi değişmedi gerçi, içeri aldılar. 

Müze; Sukiennice(Cloth Hall) ve Aziz Mary’nin Kilisesi arasında yer alıyor. 


Burada ki arkeolojik kazılar 2005 yılında başlamış ve  2010 yılında müze olarak açılmış. Bu meydan Avrupa için yüzyıllardan beri hep çok önemli bir konumda olmuş, kralların, zengin tüccarların, Polonya geçmişinin, Yahudi kültürünün izleriyle dolu. Kazılarda 11 000 eser bulunmuş, 700 adet de otantik ürün, cam bölmelerde sergileniyor.

 Girer girmez insanı ortaçağa taşıyan görseller, videolar, hologramlar, ses efektleri, küçük kulübelerde balmumu heykellerle anlatılmış o zamana ait yaşam biçimleri, dokunmatik ekranlar, gerçek 14 yy kaldırımı, kazı alanı,  muhteşem buluntularıyla, teknolojinin tüm nimetleri kullanılarak hazırlanmış eğitici, eğlendirici, harika bir müzeydi.
Çocuklar için ejderha oyuncaklarıyla oynayıp, hikayesini dinledikleri odalar vardı.  Eski bir ağırlık ölçerde Chris’le tartıldık, çıkan rakamı yan taraftaki makinesinde günümüz rakamlarına dönüştürdük. Benim sonuç her ne kadar beni memnun etmese de  bu makineleri kullanmak oldukça keyifliydi. İçerde 5 odada Krakow tarihi hikayelendirilmiş belgesel tadında,75 dak. filmlerle anlatılıyor, ilgilenenler için.  Tek hoşuma gitmeyen şey bazı buluntuların sadece vitrine konulmuş ve hakkında hiçbir bilgilendirme yapılmamış olmasıydı.  Giriş ücreti 17zl.        

Nowa Huta Tarihi Müzesi

Słoneczne 16 

Çarşamba günleri müze girişi ücretsiz, diğer günler 6zl. 

 

The Zwierzyniec House  

Królowej Jadwigi 41 adresinde yer alan The Zwierzyniec House'da da şu sıra 'Lajkonik' diğer adı  'Zwierzyniec atı'sergisi var.  

İki katlı bir ev burası arka bahçesinde çocukların oynayabileceği bir de bahçesi var. Bir zamanlar Lenin'in gelip yaşadığı yer burası. İçerde ki görevlinin dediğine göre bu ev de değil bahçesinde yaşamış. Ne de olsa yoksulmuş çünkü. Daha sonra ki Sovyet işgalinde bu sebepten bu ev müzeye dönüştürülmüş, Lenin Müzesi olmuş. İşgalin sona ermesiyle de bu geçmiş tamamen silinmiş. 

Müzenin üst katı daimi sergi, geleneksel Polonyalı odası olarak düzenlenmiş. Giriş katı ve üst katın salonunda ise yaklaşan törenle ilişkili Lajkonik tarihi sergisi bulunmakta. Her yıl Corpus Christi Bayramı sonrasında ki ilk perşembe günü, 13yy'da bu hikayenin gerçekleştiği yer olan Zwierzyniec'den,  Eski Şehir Meydanına kadar, renkli, oryantal kostüm giyen siyah sakallı bir binici yapay bir beyaz at üzerinde yürüyüşünü tamamlıyormuş. 

Müze girişi Çarşamba günleri ücretsiz. Diğer günler 9zl
 


Thesaurus Cracovensis Müzesi
2017’de açılacak.
Celestat(kapalı), The Cross House(kapalı)