Hamburg, 1. Gün.
![](https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgek8iziEoTYWCl9lwlTOX8A21T13SgnTdqBT65IREpGuLf4uZ6Hn34qyx3A_nozUvucsd_-KSXI-6UT_oiv5-a5ggQjg2T3cNgcyctMyNqSgRO5_IUYPpsDmUqFEG3307bNeJGMl-fBPHZ/s1600/P2080106.JPG) |
Rote Flora |
Arkadaşımın Sternschanze
sokağında
ki evinde güzel bir kahvaltıdan ve biraz
da dinlendikten sonra dışarı çıktık. Holstenstr
merkezi bir yer olduğu için, önce bu civardan
başladık gezimize, Kopibar'da üzerine
![](https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi2yeyXApaFVcvTYS0rJ43hoKHa-KABTrci0LzLRayh27UrFb6CgPiZsQpdiLwPNISOA-TVkn-4LPtS-ssYCokzCcQ0C2Kl8Zm9EAV0blSK-GzqbnVrn-4mt7dHMS-LxF-KHJESXqUT4FUz/s1600/P2080108.JPG) |
Kopibar |
harika çizimler yapılmış leziz
kahvelerimizi içtikten sonra biraz aşağı doğru yürüdük. Rote Flora evi hemen yolumuzun üzerindeydi. Hamburg’un güçlü bir sol geçmişi var, bu ev
de solun kalesi olarak biliniyor. Ev sahibi binayı satmak istiyormuş aslında, fakat
80'lerden bu yana kültür merkezi olarak kullanılmış,
evsizlerinde yaşadığı bir yer olmuş, polisler müdahale edemiyor ve orada yaşayanlar da
izin vermediğinden ev satılamıyor. Bir çok eylemin, protestonun başlangıç yeri kabul
ediliyor. Biz gittiğimizde eylemler henüz durulmuştu, fakat gezinirken mağazaların
vitrinlerinde ki tuvalet fırçaları dikkatimizi çekti, ne alaka dedik kitapevi vitrinin de bu fırçaların? Arkadaşlarımızın anlattığına göre son dönemlerde polis tipini beğenmediği insanları sokakta
durdurup üst araması yapıyormuş ve gençler de kabanlarının içinde bu fırçaları taşımaya başlamışlar,
polislere elletmek için :)) Ayni sokakta Feldstraße denilen bir ikinci el eşya, giysi pazarı da vardı fakat bizi
pek sarmadı.
Hamburg, tam bir endüstri ve liman kenti. Şehri gezerken
kendimi dev bir makinenin grafitiyle bezenmiş rengarenk koridorlarında gibi
hissettim kendimi. Önce bu curcuna biraz ürküttü fakat sonra eğlenceli ve samimi gelmeye başladı. ___HVV yazan makinelerden metro
biletimizi aldık, 4 kişi olduğumuz için Gruppen card tüm gün biletini seçtik, 11€ olan bu bilet 5 kişiye kadar kullanılabiliyor. Yolculuk
boyunca bilet saklanmalı aksi takdirde ummadık bir zamanda içeri giren bilet
memuru 40 € ceza kesiyormuş. Üç kere bu cezayı alanlar da
mahkemeye çıkarılıyormuş. Yol güzergahımızı belirlemek için şu adresi kullandık: http://www.hvv.de/
![](https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgMGHNjnx97T44M1k68DTA9uAqK4ZzsAIbGFom5C4Vra6Oo03WSW0nBw5KUQBHWn699rQOO41Oh2FXs4S7qZgIg1FafuzX6Ht5MKugqa1LK88E33-n0Bukm4dDsc9TnqmGxHeWr_pFlZWQl/s1600/P2100103.JPG) |
Elbphilharmonie |
Landungsbrücken limanına geçip aynı biletle yolcu vapuruna bindik ve yarım saat kadar
bir gezinti yaptık. Diğer vapurlar 20€ civarındaydı, onlar kadar önemli
noktalara uğramasa da, bindiğimiz vapur da tatmin ediciydi. Vapurdayken
bize ilginç görünen ‘Dockland’da inip yaklaşık 150 basamak merdiven çıkıp, limana üstten bir bakış attık. Karşıda deniz kumu dökülerek yapılmış küçük bir plaj
vardı,
ortasında bir kaya.
![](https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhP14rmPD0at6WAsdV4KvFrzvFoIF5d-kFyfnBHPJ7gZgG4JjGVitOtF3Zmn1fUpN5GJCOYnD4hErniAs3MIWos4HpO6ptbyevLV-FDTtoVyjw59h1IFCwZ24B6jmOONkMy-rk8p5di51rl/s1600/P2080131.JPG) |
Dockland |
Arkadaşım, yıllar önce Norveç 'e ait bu
kayanın bu civarda bulunmuş olduğunu ama nasıl buraya ulaştığını kimsenin
anlayamadığını anlattı. Etrafında hala merakla gezinenler vardı. Plajın arka tarafında pahalı evler yan
yana dizilmişti. Liman vapurlar, sancakları, yük gemileriyle
işgal
edilmiş gibi kalabalıktı. Her on dakika da bir geçen başka bir yolcu
vapuruna binip turumuzu tamamladık. Kıyı boyunca çeşit çeşit hediyelik dükkanları gezerek yürüdük. Karşımızda gökyüzüne asılmış çarşaf gibi duran
bina Elbphilharmonie’ydi. Hala yapımı sürmekte olan
binanın, bu güne kadar burada ki en pahalı proje olduğu
![](https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjK9cOgApZlCf5olelOb6lHCYQLVuW70erDhx785_sa6SAWr3SBWoWYgpIwpxqZccCswNLMHPqEWE6sZBgCXW71A9x6l9Xketchb30X2tsZXiujcDCgcZCD-GHWNjCCmK4EV40RF7ljYTFt/s1600/P2080159.JPG) |
Wurst |
söyleniyor.
Bitince müzik ve opera binası olarak kullanılacakmış. Buraya
gelip sosis yememek olmazdı, bir tanesi bir kişi için oldukça doyurucu. ‘Wurst’ sosis demek, önündeki kelime de sosuna göre değişiyor, fiyatları 4€ civarında yani bir
hediyelik magnetle aynı para. Almanya genel olarak pahalı. Yeme içme işi ucuza
getirilebilir ama hediyelik bir şeyler almak bizi biraz zorladı. St Pauli’ de yürümeye devam
ettik. Dancing Towers’ı gördük uzaktan, 2013’te açılışı yapılmış bu binayı daha yakından görmek için Reeperbahn’a gitmek
gerekiyor. Biz önce Alter Elbtunnel’ e doğru yürüdük, St Pauli’deki bu tarihi
tünel
nehrin altından iki yakayı birbirine bağlıyor, içinde arabalar
için
asansörünün de olduğu, 24 metre derinlikte, 426,5 metre uzunluğunda
![](https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj0erdfPC2DBIGVBXx_XSKvVeiCdqS-DgpNL4TvIdpdE8yLTLg28KYPGdXNBnC7GLZXhvckybCoe62hGSyagrKiY7G2h2JsjJk0wJP53zpYP3lhUEQ4pkLB1FtQvEDmZKlAq40VblALcehY/s1600/P2080177.JPG) |
Alter Elbtunnel |
olan tünel 1911 yılından beri
yayalar, bisikletliler, arabalar için hala aktif bir yol. St. Pauli’de ki
gezintimize tarihi köprünün altından geçerek devam ettik,
![](https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEic-Y8_bOvuZmi6nTIyt8FboLM8982BRFXC2COe9h-2GJ2knPybLcgJlkKbzjaF_pKGshfLn_eR9AMONnLVm89A-Vo7G0oXkMcJjSNQV4q38rq2mnOi3khssZNBZjl4lanORfS1u2JM0_cF/s1600/P2080192.JPG) |
‘Bismarc
Memorial’ |
köprünün her ayağının önünde bir heykel
vardı. Bismarck Denkmal heykeli ise 35 metre yüksekliğiyle hemen karşımızda tüm dikkatleri çekiyordu. Elb-Park tepesine kurulu ‘Bismarc
Memorial’ 1815-1898 yılları arasında yaşamış Alman lider, Prens Otto
Von Bismarck anısına 1903’te yapılmış. Buranın ilk kahramanı olarak
biliniyor. Üzeri grafitlerle boyanmış heykelin
etrafını saran diğer figürler de ilginçti. Oradan St Michaelis kilisesine doğru yürümeye devam
ettik. Yolumuz üzerinde, tam bu şehre yakışacak büyük gemiler gibi
inşa
edilmiş cam binalara bakınarak yürüdük. St. Michaelis Kirche barok mimarisiyle
bizi gerçekten büyülemişti. İçerisi de bugüne kadar gördüğümüz kiliselerden farklıydı, beyaz duvarlarında ki altın varaklı
![](https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgw5CzchHpj3W2hastX4T6ap6urtpliB-Xoh2et3UPZ-198nVpTnID02tlwH3lskhMyN78s35cUymGV5yEuHvrD0h_OwFaw5r0_AVhyphenhyphenPt2Xh3NX8La_qHgNnFXBrKibxIupaod1MjX91VDu/s1600/P2080219.JPG) |
St. Michaelis Kirche |
süslemeleriyle
bambaşka bir havası vardı. Çok iyi bir eko yapısına sahip olduğu için genelde
konserlerde de kullanılıyormuş. Sadece bayların içeri girerken şapka çıkartma
zorunluluğu vardı. Bu gezintinin ardından akşam yemeği için arkadaşlarımızın evine döndük, dinlendik
ve saat 22:00 sularında gece hayatını görmek üzere rotamızı Reeperbahn’a çevirdik. Yol üzerinde Sünde isimli bara uğrayıp özel biralarından (biralar
3€
civarında) tattık ve Chris ‘herradura’ denilen özel bir tekilayı, usulü gereğince küçük yudumlarla
içti. Öyle tuz ve
limonsuz olarak. Mekanı, müzikleri, atmosferini çok sevdik.
Reeperbahn gece hayatının merkezi. Biz
bir de cumartesi gecesi gitmiştik ki yürümek bile zordu. Sokağın başında müşterileriyle
pazarlık yapan genç kızlar,
![](https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhFVqjpQKv0D63WoxcXLJcmYKGjQC2o00HJnu-7SEyuib34ZoZtAgMMdRQDP2Bmqd5G9RSUfFaqK0IbXPSoKOM-Qvgy5qciqc4YwjySujaJxwrP206U_6nJHsMpswX1Eph8nrzXew63rgwC/s1600/P2090254.JPG) |
Reeperbahn |
pullu ışıltılı ayakkabıları, absürt giyimleriyle hemen fark ediliyordu. Bu sokak İç çamaşır dükkanları, erotik shoplar, casinolar, gece kulüpleri, seks showları, barlar, seks
sineması ve seks müzesi olan oldukça hareketli bir sokak. Camlarda
dans eden yarı çıplak kızları izleyen, sarhoş kalabalığın arasından geçerken biran korktuğumu hissettim.
Hiçbir
yerde duraklamadan sokağın çıkışına doğru yürüdük. Burada “Herbertstraße” denilen bir sokak vardı, kadınların müşteri bekledikleri “Red Light Sokağı” olarak da bilinen bir yer, sadece erkekler girebiliyormuş. Sokağın giriş ve çıkışında resmen
barikat vardı, içeriyi göremiyorsun bile. Reeperbahn’da ki Beatles anısına yapılmış demir siluet
heykellerini de gördükten sonra eve döndük. Ne de olsa birkaç saat sonra
yeniden uyanacak ve balık pazarını (fischmarkt) görmeye gidecektik.
No comments:
Post a Comment