Friday, 7 February 2014

Krakow’dan Hamburg’a Yolculuk



Krakow'dan Hamburg'a otobüs biletimizi 'Sindbad' firmasından, yolculuğumuzdan bir ay önce, online olarak, iki kişi tek gidiş 480 zlotiye aldık. Tarih 07 Şubat'ı gösterirken eşim Chris'le, otobüsün hareketine yarım saat kala Galeria Krakowska da ki otobüs terminaline geldik. Bilmeden önce alt kat terminale girdik, tam bir kaostu, yol-yön gösteren ne bir işaret, ne görevli vardı, tam panikleyecekken üst kat terminali fark ettik. Daha düzenli olan bu katta büfeler, kafeterya, emanet dolapları, firmaların küçük ofisleri vardı. Biletimizi ilgili ofisteki bayana gösterdik, pek İngilizcesi yoktu, bir numara yazdı biletimizin üzerine, peron numarasıdır diye düşündük ama meğer otobüsün numarasıymış, yani o numaralı otobüsü bulmak gerekiyor her nerede park halindeyse... Biletlerde genelde koltuk numarası olmuyor. Saatimiz gelince bir görevli geldi otobüsün ön kapısına, derken birden bir yığılma oldu kapının önünde, kimsenin sırayı önemsediği yoktu, görevli biletlere numara yazıyordu,  sandık ki  o koltuk numarası ama değilmiş, bagaj numarasıymış. Önce bagaj teslim ediliyor sonra otobüse girip koltuk kapmak gerekiyordu. Tabi bu ustalığı ilk seferimizde gösteremedik. Ben iki sırt çantasıyla bagaj önünde Chrisi beklerken, o önüne geçen kalabalık sayesinde arkaya doğru gerilemekte, kafası karışmış halde bakınmaktaydı. Tam sıra ona geldiğinde de İngilizliği tutmuş yanındaki bayana öncelik vermişti. İstediği zaman bir Çinli gibi yer kapabilen bir adam olduğunu bildiğim için, nihayet koltuğumuza oturduğumuzda orada ki tutukluğuna söylenmeden geçememiştim tabi. Otobüse binene kadar otobüsün kendi firmasının bulunduğu terminale gideceğimizi ve otobüs değiştireceğimizi bilmiyorduk. Gittiğimiz terminal kocaman açık bir alan, küçük bir sandviç büfesinden ve 2 zlotiye  girebileceğiniz tuvaletten başka bir şey yok etrafta. Soğuk ta bize söylenilen durakta 20 dakika bekledik. Bu arada valizler görevliler tarafından geldiğimiz otobüsten alındı, gidilecek istikamete göre bir alanda ayrıldı ve yeni otobüslere konuldu. Bu iş için 7-8 eleman çalışıyordu bir an Türkiyede olsa bu işi herkes kendi yapar, yapması beklenirdi diye düşündüm.  Chris komünist sistemde işsiz kimsenin kalmaması kuralını anlattı, bu işler o zamanda bulunmuş ve bence çok da iyi olmuş, aksi takdirde çıkacak arbedeyi tahmin edebilirdim. Otobüslerin içi bizimkiler gibi konforlu değil, zaten Chrise göre dünyadaki en rahat otobüsler Türkiyedekiler. Bu otobüste de bir tane  LCD ekran ortada asılı lehçe dilinde  bir dizi ya da film vardı. Ses açık herkes izlemek yada dinlemek zorunda gibi, öte  yandan 80 lerin İngilizce pop müziklerinin çalındığı bir radyo kanalı şoför koltuğundan tüm otobüse yayılıyordu. Derken muavin bayan gülümseyerek çay mı, kahve mi içmek isterim diye sorduğunda eski dalgınlıkla kahve mi sipariş etmiş sonra 50 cent öderken ki şaşkınlığıma da gülmüştük Chrisle. İkram yok, unutmamak gerek. Otobüsün içinde muavin tarafından bilet ve pasaport kontrol edildi. Sırf Polonya'dan çıkmamız on saati bulmuştu. Almanya'ya girmeden on dakikalık bir mola verildi, küçük bir iki pahalı marketten başka bir şey yoktu. Gece 3 sularında otobüs Berlin'e geldi ve oradan Hamburg'a devam etti. Başka bir ülkeye girdiğinizi anında yollarından anlıyorsunuz zaten, burayı seveceğimi daha o an anlamıştım. Toplam da 14 saat süren yolculuğumuzun yorgunluğu, sabahın 6 sında güleç  yüzüyle bizi ZOB terminalinde karşılayan eski dostumun sımsıkı kucaklamasıyla silinip gitmişti bile

No comments:

Post a Comment